Mustafa Kemal Atatürk'ün demokrasi kültürü, "Yöneticiler iktidara saltanat sürmek için değil, halka hizmet için vardır" diyor. Oysa bizi yönetenlerin böyle bir anlayışı olsa da birinci derecede tamamıyla kendi çıkarları yer alıyor. Lord Acton 'Gerçek demokratik ilke hiç kimsenin halkın üzerinde bir güce sahip olmaması demektir' der.
Bizi yönetenlerin demokrasi anlayışında, "Halk vergisini versin, askerliğini yapsın, en ön saflarda savaşsın başka şey istemiyoruz" düşüncesi hakim. Bu mantık tamamıyla bizi yönetenlerin ve ülkemizin zenginlerin demokrasi anlayışıdır. Halkta bunu çok iyi biliyor ki, zenginin vatanı ve dini olmaz.
Demokrasi halkın kendi kendini yönettiği bir rejim diye tanımlanır. Ya da devleti yönetme yetkisini seçmiş olduğu temsilciler aracılığıyla kullanmasıdır.
Çağımızda toplum nüfusları artmış, iş bölümü gelişmiştir halkın bizzat kendisinin doğrudan devlet yönetimine katılması olanaksızdır. Bu nedenle günümüzde temsili demokrasi yöntemi geçerlidir. Halk temsil yetkisini belli bir süre vekillerine verir. Yetkiyi alanlarda bu süreç içerisinde halk adına devleti yönetirler.
Tarihi süreçte monarşi, oligarşi, teokrasi ve aristokrasi gibi çeşitli devlet biçimleri görülmüştür. Bu devlet biçimlerinde hep bir kişinin, grubun veya zümrenin çıkarı korunmuş geniş halk kitleleri görmezden gelinmiş, bu kitlelerin ekonomik, sosyal ve hukuki ihtiyaçları dikkate alınmamıştır. Önemli olan iktidar sahiplerinin mutluluğudur. Halk vergisini versin, askerliğini yapsın, en ön saflarda savaşsın başka şey istemesin.
Belli bir süre içinde seçim yapmak, oy kullanmak demokrasi olarak kabul ediliyor. Halbuki önemli olan hukuktur. İnsan haklarından ve hukukun üstünlüğünden söz edilmiyorsa bu demokrasi değildir.
Demokrasilerde de iletişim araçlarını elinde bulunduran ve sermayeye yön veren kesim kendi çıkarları doğrultusunda iktidar oluşturmak ve çıkarlarını kesintisiz sürdürmek ister. Bu nedenle elindeki araçları halkın yönlendirilmesinde çekinmeden kullanır, kamuoyu yaratır. İsteklerine uygun iktidarların oluşumunu sağlar. Geçim derdine düşmüş geniş halk kitlelerinin neyin doğru neyin yanlış olduğunu araştıracak ne gücü vardır, ne de zamanı.
Mustafa Kemal Atatürk, 'Demokrasi esasen ferdidir. Bu vasıf vatandaşın hakimiyete, insan sıfatıyla iştirak etmesidir' der. O halde gerçek demokrasilerde birey ekonomik, sosyal ve hukuki haklarını en üst düzeyde yaşaması gerekmektedir. Bireyin üstünlüğü esas alınması gerekmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk, ‘Yöneticiler iktidara saltanat sürmek için değil, halka hizmet için gelmişlerdir.Ulusa karşı görevlerini kötüye kullandıkları takdirde, şu ya da bu biçimde ulusal iradenin kendi haklarında vereceği kararla karşılaşırlar. Ulus tarafından, ulus adına devleti yönetmeye yetkili kılınanlar gerektiğinde ulusa hesap vermek zorunda olduklarını bilmelidirler’ der.
Bir cumhuriyetin tam demokratik cumhuriyet olabilmesi için, temel hak ve hürriyetler noksansız olarak uygulanması, eşitlik yani kanun karşısında dil din, ırk, milliyet farkı gözetilmeden adaletin sağlanması, hukukun üstünlüğünün korunması, devlet olanaklarının halk kitlelerinin gelişimi ve kalkınması için kullanılması, işsizlik, yoksulluk ve adaletsiz gelir dağılımının düzeltilmesi ile ilgili çalışmaları yapması gerekmektedir.