İnsanın hayatındaki en önemli şey "Hayır" diyebilmesidir. Aksi halde, yaşadığınız sizin hayatınız değil, başkalarının istekleri olacaktır.
Dürüst ve demokrat bir insan sabırlı, fedakar, mütehammil ve tarafsız olmalıdır. Herkese aynı gözle bakmalıdır. Dünya görüşünden ötürü Ali'yi kollayıp, Veli'yi hedef tahtası yapmamalıdır.
Beğenmediği kıyafetleri, inanış ve yaşam biçimlerini kabullenmeyi; yanlışa yanlış, doğruya doğru demeyi öğrenmelidir. Kendini, durum ve tutumundan hoşlanmadığı kişilerin yerine koyup sınamalıdır. Bu dünyadaki en doğru fikrin, en doğru yaşam biçiminin, en doğru yargıların kendi görüşü olmadığını anlamalıdır.
Hakkaniyeti, özgür düşünebilmeyi, neşretmeyi ister. Bu değerlere sahip olmak demokratlığın, demokratım diyebilmenin ön şartlarındandır. Bunlardan birisi olmazsa demokratlığınız batıl olur. Atıl olur. Demokrat fikirler zikre dönüşmediği sürede hiçbir şey ifade etmez. Demokratlığı her ahval ve şeraitte tatbik etmek sanıldığı kadar kolay değildir. Zorluğu; engin hoşgörü istemesinde, tahammül istemesinde, kendimizle barışık olmayı, çevremizle barışık olmayı talep etmesindedir. Fedakârlık ve itimat istemesindedir. Demokrat birey, kendisine inandığı ve güvendiği kadar etrafındakilere de inanıp güvenme ihtiyacı hisseder. Bu aşamada, yasalarla tanınmış hak ve özgürlüklerin kazanılmasından kullanılmasına değin ki süreçte hazım meselesi önem kazanır. İnsanların inançlarına, yaşam tarzlarına, siyasi düşünce ve yaklaşımlarına karşı duyulması gereken saygı ön plana geçer.
Düşünce, inanç ve girişim özgürlüğü başta olmak üzere, insan hak ve özgürlüklerinin önünün kesilmesi demokratlığa sığmaz. Demokratlığın temeli, işte bu hak ve özgürlüklerdir. Demokrasinin temeline “insani değerleri” de koyarsanız, işte siz o zaman tam anlamıyla “gerçek bir demokrat” olursunuz. Kazanımların eşit olarak kullanılması istekleri karşısındaki çatlak sesler sürecin en ilgi çekenleridir. Demokratik hakları gereğince, inandığı gibi yaşamak isteyenlerin ve diğer demokratik talep sahiplerinin sesine kulak tıkayanlarsa hepsinden ilginçtir. Daha da ilginci, çatlak seslerin”gerçek demokratlığı” kimseye bırakmamalarıdır.“Bu ne perhiz? Bu ne lahana turşusu" Dedirtecek kadar ilginçtir bu. Kulak tıkamak, taleplere kayıtsız kalmak ta sözüm ona “en iyi demokratların alâmetifarikası” gibidir ülkemizde. Demokratlık zor zanaattır hem de çoook. Zaman zaman marjinal fikir sahipleri ile aynı ortamda edep ve adaba uygun tarzda söyleşmeyi gerektirir. Yan yana gelmeyi hiç düşünmediklerimizle aynı masada oturup hasbıhali gerektirir. Görüldüğü üzere demokratlık bir sürü zorluğu da peşi sıra sürükler. Aslında zor gibi görünseler de hiç biri zannedildiği kadar zor değildir. Zorluk, onların alışkanlık haline getirilememesinde demokratmış gibi görünmektedir. Zorluk, meleke kesp edilememelerindedir.
Demokratlığın gereklerinin yeterince benimsenememiş olmasından kaynaklanır bu zorluklar. Benimsediğimizi kabul etsek bile bunlardan bir kısmı ya inançlarımıza ya şahsi çıkarlarımıza ya da çevremize ters düşerse diye irkiliriz çoğu zaman. Soğuk terler boşanır bedenimizden. Pes ediveririz. “Adaaam sende, demokratlıkta neyin nesiymiş" Eskiden demokratlık mı varmış, boş veeer? Avunmalarıyla korkularımızdan, demokratlığın aşılması kolay olan zorluklarından kaçışın çarelerini ararız. Kaçışın, demokrat olmaktan çok daha zor olduğunu bilerek de olsa kaçmaya çabalarız. Beynimizi zorlamayız gerçek demokratlık için. Aklımıza getirmeyiz demokratlık seviyemizi. Ne kadar demokratız? Sorusu da cevabı en zor olanlardan. Cevabı; toplumsal barış, uzlaşı ve birlikte yaşama azim ve kabiliyetimizin fiiliyatında gizlidir. Demokrat olmayı başarabilen birey sayımızda gizlidir. Varın gerisini siz düşünün. Sağlık ve esenlikler..