Bazen hayat bize gülmemiz için yalvarır,
Bazen de biz hayata bizi güldürmesi için yalvarırız.
Acaba hangimiz daha zavallı?! Bu sözler şair Nergiz Garibli'ye aittir.
Yaşamımızda bu sözlerden çıkaracak o kadar ders var ki, anlayana...
Önceleri Türkiye sinsi bir devrim yaşıyordu. 80 yıllık savaşın galibi laikler bütün mevzilerini kaybederken yeni bir devlet inşa edilmekteydi. Ama meslek hayatının başında iki komiser bunu nereden bilsin?
Biri kayıp bir genç kadını arıyordu, diğeri ülkeyi sarsan 'derin devlet' soruşturmasının içindeydi. Yola çıktıklarında sadece gerçeğin peşindeydiler.
Ama siyaset bütün kuralları değiştirmişti. Gerçek kimsenin umurunda değildi. Geçmiş iktidar yalanlar üzerine kuruluydu. Yeni egemenler yeni yalanlar üretiyordu.
Ülkede kartlar yeniden dağıtılırken yeni devletin en büyük güvencesi insanların zaaflarıydı. Çünkü insanlar güç karşısında boyun eğer, gerçeklere gözlerini yumar. Güç karşısında boyun eğmiş insanların çıkarlarıyla koca bir devlet dantel gibi örülür.
İki komiserden biri öldürülmese gerçek bu kadar zorunlu olmazdı. Erdal ruhunu yeni devletin yalanlarına satabilirdi.
Ölen kurtuldu. Hayatta kalan dostunun katilini bulmak için bütün ülkenin yalanıyla savaşmak zorundaydı.
Katil hangisiydi?
Yeni derin devlet mi?
Yoksa eskisi mi?
Belki de ikisi de değildi.
Doğruya ulaştığı yerde hem kayıp kızı hem de dostunun katilini bulacaktı. Bunlar kendilerine aydın, entel, demokrat, özgürlükçü gibi kulağa hoş gelen sıfatlar yakıştırsalar da, bilinçaltlarındaki sürekli halkı aşağılayan o düşünce yapısından kurtulamadıkları için benim gözümde birer zavallıdan fazlası değiller, hiç bir zaman da daha fazlası olamayacaklar. yapabilecekleri tek şey tüm hayatlarını bir şeylere karşı muhalif olarak geçirmek ve o sözde çok yüksek seviyelerinden halkı aşağılamaya çalışmak olacak. bu aşağılamaya çalışmanın cevabını da halkın iradesinin teccellisi olan her seçimde fazlasıyla alacaklar.
Türkiye'deki muhalif partilerin ve günün çoğunu internet başında muhalif yazılar okuyarak ve bu doğrultuda link paylaşarak geçirenlerin Türkiye'nin gerçeklerinden ne denli uzak olduğunu söylemekten ben artık bıktım usandım. halkı aptal, koyun gibi sıfatlarla niteleyen, dini inançları üzerinden onları aşağılamaya çalışan, yatırım amaçlı hiçbir proje üretmeden, halka hizmet götürmenin ne olduğunu bilmeden, halkın gerçek sorunu olan ekonomik meselelere ve bunun çözümünün nasıl olacağına hiç değinmeden sadece halkın oy tercihini sorgulamak ve halkın bu tercihi aşağılayarak yine o halktan oy beslemek nasıl bir dingilliktir anlamıyorum. Dünyanın hiçbir yerinde halkına bu denli uzak, halkın sorunlarından bu denli bihaber olup da kendine sol diyen bir grup olmamıştır, olmayacaktır. Böyle zihniyet sadece Türkiye'de var. Bunlara da sol demek sola hakaret etmektir. Bu seçimde 13 milyon seçmen oy kullanmadı. Bu tepki değil. Bu tembelliktir. Gideceksin sandıkta tepkini koyacaksın. 13 milyon seçmen sandığa gidip boş oy kullandı mı ne olacak biliyor musunuz? Evet biliyoruz. Bu tepki belki de dünya tarihine girecek.