27 Temmuz 2014 tarihinde Büyükyoncalı için yapılacak olan referandum sandığından kim çıkacak? Sandıktan Nazmi Çoban mı, İrfan Mandalı mı çıkacak? Vatandaş heyecanla bekliyor.
Büyükyoncalı'nın Kapaklı'ya bağlanması için 27 Temmuz 2014 Pazar günü referandum yapılacak. Yapılacak olan referandum için heyecanlı bir bekleyiş var. Saray Belediye Başkanı Nazmi Çoban'ın beceriksizliği ve sorumsuzluğu yüzünden bölge halkı ikiye bölündü. Bu işlerin bu noktaya gelmesinden Başkan Çoban kadar meclis üyeleri de sorumlu.
VATANDAŞ İKİ ARADA BİR DEREDE KALDI
Büyükyoncalı Mahalle sakinleri şu anda iki arada bir derede kalmış durumda. Vatandaş şaşkın ve kararsız.
Geçen Cumartesi gününden itibaren Büyükyoncalı Mahallesi'nde biri 'Evet'çiler, diğeri 'Hayır'cılar olan iki grup, o evden bu eve koşup duruyor. 'Hayır'cılar Nazmi Çoban'cılar. 'Evet'çiler İrfan Mandal'cılar. Nazmi Çoban'cılar herhangi bir eve veya iş yerine gidiyor, Büyükyoncalı'nın Kapaklı'ya bağlanmamasına için destek istiyorlar. Ancak büyük bir tepki ile karşı karşıya kalıyorlar. Halk 'Hayır'cılara, "Şimdiye kadar nerdeydiniz. 4 aydan beri yeni mi aklınıza geldik?" diye sitemde bulunuyorlar. Bu duruma yorum getirmek gerekirse, vatandaşlar tepkilerinde çok haklı...
İrfan Mandalı'nın ekibi ise, "Bize bağlanın ertesi gün doğalgaz getireceğiz. İstediğiniz hizmet olsun. Bizde hizmette sınır yok. Yerleriniz değer kazanacak. Siz kazanacaksınız. Belediye kazanacak. Herkes kazanacak" şeklinde konuşmalar yaparak halkı ikna etmeye çalışıyorlar.
Bunlarla karşı karşıya kalan vatandaş ise şaşkın. Kime inanacağı konusunda kararsız. Ama, "4 aydan beri nerdesiniz, yeni mi aklınıza geldik?" tepkileri çoğunlukta.
Birilerinin artık çıkıp, 'Kral Çıplak' diyebilmesi çok önemli. Bir çoğunuz bilirsiniz ama bu olayı 'Kral Çıplak' hikayesiyle bağlamak istiyorum.
Hikaye şöyle:
Ülkenin birinde giyimine düşkün, kendini beğenmiş bir kral varmış. Kendini çok akıllı sanan kral, giyim kuşamdan başka bir şey düşünmezmiş.
Günlerden bir gün komşu ülkenin kralı kendisini ziyaret etmek istediğini bildirmiş. Elbette ki, bizim kralın ilk aklına gelen yine ne giyeceği olmuş. Hemen adamlarını çağırtmış.
"Tüm dünyaya haber gönderin" demiş. "Öyle bir elbise istiyorum ki,dünyada bir eşi daha olmasın. Bana böyle bir elbise dikecek terziyi zengin edeceğim. Misafirlerimi karşılarken bu elbiseyi giyeceğim."
Kısa bir süre sonra, haber her yana yayılmış. En iyi terziler, ellerindeki kumaşlarla, saraya gelmişler. Hepsi yapacaklarını krala anlatıyormuş. Ama kral anlatılanlardan hiç birini beğenmiyor;
"Çok daha güzel olmalı !" diye bağırıp duruyormuş.
Sonunda çok genç bir terzi çıkmış kralın karşısına.
"Sen ne getirdin bakalım" diye sormuş kral. Terzinin genç ve tecrübesiz duruşu kralın umudunu iyice kırmış.
"Benim getirdiğim çok özel sevgili kralım" demiş genç terzi. "Size öyle bir kumaş dokuyup, öyle bir elbise dikeceğim ki, sizden önce kimse böyle bir elbiseyi giymemiş olacak."
Kral bu sözlere çok şaşırmış.
"Ancak bir şartım var" demiş genç terzi. "Giysiyi bitirene kadar işimize hiç kimse karışmayacak."
Kral aradığını bulmanın sevinciyle kabul etmiş bu şartı. Hemen iki kese altın verip;
"Çabuk olun o zamana!" diye emretmiş.
Genç terzi hemen başlamış çalışmaya. Ertesi gün iki kese altın daha istemiş kraldan. Kral hiç itiraz etmeden vermiş altınlarını. Aradan günler geçtikçe, kral genç terzinin dokuduğunu söylediği kumaşı merak etmiş. Sonunda dayanamayıp, çalıştığı odaya girmiş. Genç terzi tezgahın başında harıl harıl çalışıyormuş. Kral sessizce bir süre izlemiş, bir şey göremeyince;
"Demek bunca zamandır boş oturdun ha !" diye kükremiş. "Kese kese altınları ben boşuna mı verdim sana !"
Terzi sakin ve kendinden emin;
"Saygıdeğer kralım" demiş. Bu kumaşı sadece akıllı insanlar görebilir. Bakın ne kadar da güzel oldu. Öyle değil mi?"
Kral ne diyeceğini şaşırmış. Aptal durumuna düşmemek için;
"Evet evet çok güzel" demek zorunda kalmış ve hızla çıkmış odadan.
Kralın elbisesi şehirde kulaktan kulağa dolaşır olmuş. "Sadece akıllılar görebilir !" İnsanların merakı bunu duydukça daha çok artıyormuş. Sonunda tören günü gelmiş. Halk toplanmış, hazırlıklar bitmiş. Terzi kralı soymuş ve gerçekten varmış gibi üzerine bir elbise giydirmiş. Sonrada karşısına geçip;
"Kral çıplak !"
Ardından cesaretlenen halk, gülmeye başlamış. Kral geç de olsa gerçeği böyle acı bir şekilde anlamış.
Büyükyoncalı elden gitti gidecek. Başkan Çoban geç de olsa işin gerçeğini öğrenmiş oldu.
Şimdi soruyorum? Bu hikayeden nasıl bir ders çıkardınız?