İnsanlar yaşamı boyunca bir yerlere gelebilmek için mücadele verir. Mücadelenin sonunda vardığı yeri ve mevkii kullanarak, yaşamlarını sürdürür. Ancak yaşamı boyuncu bulundukları mevkii özellikle kimileri kendi egolarını tatmin etmek için kullanır.
Kişiler parası, mevkii veya bulundukları makamı ile varlığını ortaya koyarak, "Benim param var. Benim makamım var. Ben paşa oldum" demeye başlarlar. Paşa olursun ama, adam olamazsın hikayesi ile siz değerli okuyucularımı baş başa bırakıyorum.
Bir adamın haylaz, yaramaz bir oğlu vardı. Adamcağız oğluna yeri geldikçe:
"Oğlum sen adam olmazsın" der.
Babasının bu sözleri ise çocuğun çok zoruna giderdi. Bir gün gene babası aynı sözü tekrarlamıştı. Çocuk başını aldı gitti, İstanbul'a geldi okumaya başladı. Çocuğun tek muradı adam olmak ve babasını mahcup etmekti. Nitekim okudu, uğraştı ve türlü imtihanlardan sonra Osmanlı Devletine Paşa oldu. Unutmamıştı babasının kendine söylediği sözleri. Emrindekilere, gidin filân memlekette, filân köyde şu isimde biri var onu İstanbul'a huzuruma getirin, diye emir verdi.
Paşanın adamları gittiler ve söylenen köyde Paşanın babası Mehmet efendiyi buldular. Adamcağız tarlada çift sürüyordu. Yanına varıp:
"Seni Paşa Hazretleri İstanbul'a huzuruna çağırır, hazır ol gideceğiz" dediler.
Adamcağız şaşırmıştı. Bir Paşa Anadolu'nun fakir köylüsünü niçin huzuruna çağırsındı. Ne ise emir emirdir, hazırlandı, İstanbul'a yola çıktılar... Günler sonra, o zamanın şartları altında İstanbul'a varıldı... Adamcağız hâlâ suçunun ne olduğunu bilmiyor, Paşa beni ne yapacak diye düşünüyordu. Adamcağızı Paşa'nın huzuruna çıkardılar... Büyük bir debdebe ile babasını huzuruna kabul eden Paşa:
"Beni tanıyabildin mi? Ben kimim?" diye sordu. Yaşlı adam büyük bir korku içinde idi. Oğlu olduğunu tanımamıştı.
"Siz Sadrazam efendimizsiniz" dedi.
Paşa ise intikamını almış olmanın gururu içinde:
"Ben senin oğlunum... Hani sen bana iki sözünün birinde. Adam olmazsın" derdin. Bak işte ben adam oldum. Hatta Paşa bile oldum" dedi. Adamcağız meseleyi anlamıştı:
"Beni ta uzaklardan buraya bunu söylemek için mi çağırdın. Ben sana Paşa olamazsın dememiş, adam olamazsın demiştim. Sen ise beni buraya çağırmakla benim sözümü doğru çıkardın" dedi.
SAYGI SÖYLENMEKLE DEĞİL UYGULAMAKLA OLUR
Türkler büyüklerine karşı göstermesi gereken saygıyı empoze ve teyit etmeye çalışanlardır kıssadır, anlamlıdır, küçümsenecek bir tarafı yoktur.
Adam, bilindiği üzere iki anlamda da kullanılabilir. Buradaki anlamı, dürüst, mert gibi kavramlardır.
Ben sana hehe höde olamazsın demedim, adam olamazsın dedim, yine de olamamışsın çünkü beni ayağına çağırdın derken aslında çok basit herkesin anlayabileceği kadar doğal bir mesaj vermiştir, laf sokmuştur oğluna.
Adam, babalar ayağa çağırılmaz ne olursan ol, büyüklerin ayağına gidilir demiştir. Saygılı ol demiştir, ayarı vermiştir. İyi de etmiştir.
Tabi çok eski bir hikaye olduğundan, doğal olarak zaman içinde kavramlar değişmiş, anlamlar önemini yitirmişlerdir. "Saygı" konuşmakla saygı değil, saygı göstermekle saygı olunur. Yani lafla saygı olunmaz. Uygulamakla olur saygı.