ads
DOLAR 36.24 ₺
EURO 38.09 ₺
STERLIN 45.69 ₺
G.ALTIN 3,374.97 ₺
Ç.ALTIN 5,619.13 ₺
BİLEZİK 3,134.34 ₺
BTC 97,631.96 $
ETH 2,701.21 $
BİST 9,877.59

Belediye Parkı’mız ve Salon Düğünleri

Yayınlama: 2 Mayıs 2014 Cuma 22:08 Kaynak: Haber Merkezi Editör:

Belediye Parkı’mız ve Salon Düğünleri

Ayaspaşa Camii’nden sonra, Belediye Parkı ile anılan Saray’da, Bülent Ecevit’in adını vermek için başka yer bulunamamış. Tıpkı, Düğün Salonlarına davet edilenlerin karşılayanları olmadığı için, oturacak yer bulamadıkları gibi. Van’ın Saray İlçesi ile karıştırılmadığı takdirde, ilçemiz öncelikle tarihi Ayaspaşa Camii, daha sonra da 1930’lu yıllardan kalan, şimdiki Belediyenin önündeki Belediye Parkı ile anılıyor. Bu parkı konuşurken tek bir Allah’ın kulu, Bülent Ecevit Parkı demiyor. Çünkü, bu park Belediye buraya taşınmadan önce de “Saray Belediye Parkı” olarak anılıyordu. Şöhreti o kadar büyüktü ki, Saray’ın dışında bu ilçe konuşulurken yabancılar; “Sizin güzel bir parkınız var. Belediye Parkı diyorlar. Son gittiğimizde, oturup biraz dinlendik. Hava sıcaktı, parkta soğuk bir limonata içtik…” gibi sözler söyleniyor ve ilçemiz bu park ile yad ediliyordu. Şimdi, yine öyle ya da benzeri biçimde yad ediliyor. Ama, merhum Ecevit’in adından söz eden yok. ECEVİT’İN ADI DA, NEREDEN ÇIKTI? Parkımız bu şekilde bilinir ve anılırken, 2004-2009 yılları arasında Belediye Başkanlığı yapan Mahmut Halilcikoğlu,Saray’a hiçbir iş ve hizmet getiremeyince, sırf iş olsun diye Parkın adını değiştirdi. Parka, Bülent Ecevit’in adını vererek, önemli bir iş yaptığını sandı. Ancak, doğru yapmadı. Oysa, parka uzun yıllar öncesinden Atatürk’ün adı verilmeliydi. Çünkü, Büyük Atatürk 1937 yılında yapılan Trakya Askeri Manevraları’nda Saraya gelmiş ve bu parkta dinlenip, kendisine ikram edilen kahveyi içmişti. Dikkat edilirse, Atatürk’ün Türkiye’de ziyaret ettiği yerlere hep onun adı verilmiş ve bu ziyaretler, gelecek kuşaklara bir anı olarak anlatılmak istenmişti. Bu parka da, o sebeple Atatürk’ün adı verilebilirdi. Geç kalınmış değil. Merhum Ecevit’in adı başka bir park, cadde ya da alana pekala verilebilir. Kaldı ki, Ecevit’in Saray’la hiçbir illiyet rabıtası olmadığı gibi, adı zaten başka yerlerde verilmiş. Atatürk’e; “Yediğimiz ekmekte, içtiğimiz suda hakkın var.” diyen ve bunu meydanlara yazdıran Saray Belediye Başkanı’nın bu sözünün, havada kalmayacağını umut ediyorum. Bu durum, kimi hemşerilerim ve Saray’ı tanıyanlar için bana pek sık sorulduğu için, konuyu bu köşeye taşımak zorunda kaldım. PARK’TAKİ ATATÜRK HEYKELİ PEK GÜZEL Hakkını teslim edelim ki sabık Başkan Halilcikoğlu, Parkta Atatürk’ün kahve içtiği köşeye, arkadaşıyla birlikte oturma vaziyetinde bir heykelini yaptırdı. Bu heykel, pek güzel olmuş. Lakin, arkadaşının önünde sadece kahvenin tabağı var. Arkadaşı, kahveyi tabaktan içmediyse, fincanı kaybolmuş. Hemen yanındaki beton kaide’de ise, bu anı ziyareti anlatan yazılar silinmiş. Parkımız hala güzel, ancak çimleri bozulmuş. Demek ki, çim yenilenmesi ve bakımı yapılmıyor. Hemşerilerimizin bir çoğu, ayrılan yollar yerine kısa yoldan çimlere basarak geçiyorlar. İşte, bu da yanlış. Park, daha güzel bir biçimde çimlendirilir, çiçeklendirilir, üstüne uyarı yazıları yazılabilir. Belediyenin Başkanı ve çalışanları her gün bu alandan geçtiklerine göre, bu durumu bir gün mutlaka fark edeceklerini umut etmekteyim. Gelelim, Düğün Salonlarına İlçemizde yakın geçmişe kadar gerek Evlenme, gerekse Sünnet Düğünleri, köylerde bahçelerde, ilçe merkezinde de bahçeler ve sokak aralarında yapılırdı. Köylere kadar ulaşan salonlardan sonra düğünler, artık ve genellikle Düğün Salonları’nda yapılıyor. Kimi sokak düğünlerine rastlamak, hala mümkün. Burada, bir-iki önemli duruma hemşerilerimin dikkatini çekmek istiyorum • Öncelikle, davetlilerin salon kapısında karşılanması, düğün sahibinin önemli bir görevi iken, bu yapılmıyor. Davetliler, salon girişinde dikilip kalıyorlar. Kendilerine yer bulmakta zorlandıkları gibi, oturacakları yeri seçmede tereddüt gösteriyorlar. Oysa, ev sahibi konumundaki düğün sahibinin konuklarını kapıda karşılaması, konukseverliğin ayrı bir işaretidir. • Salonda çalınan müziğin volümünün çok yüksek olması (yüksek desibelli müzik), kulakları rahatsız ediyor. Müzik, keyif almak yerine bir işkenceye dönüşüyor ve kulaklara ciddi biçimde zarar veriyor. • Salonda, genellikle kuru ya da yaş pasta ile, kutu içinde meyve suyu ikram ediliyor. Salon kirasını düşük tutabilmek için, bu ürünlerin belki de en ucuz ve kalitesiz olanı tercih ediliyor. İktisatlı olmak, doğru bir harekettir. Ancak, bu ürünlerden özellikle kutu içindeki meyve suları, sadece meyve aroması (kokusu) katılmış boyalı ve şekerli sudan ibaret. Üreticileri, içeceğin içine şekerden ziyade sorbitol, aspartam ve glikoz şurubu ile, zararlı gıda boyalarını katıyor ve halkın sağlığı ile oynuyorlar. Bu içecekler, insan sağlığına zararlı oldukları gibi, özellikle küçük çocuklara içirilmeleri, çok daha zararlı. Kaliteli ve marka ürünlerin tercih edilmesi fiyatı artırsa da, düğün sahibinin onurunu da artırır. • Takı işinin salonun ortası yerine bir kenarında yapılması, davetlilerin ilgisini dağıtıyor. Merak edenler, takı törenini göremiyorlar. Törenin, salonun ortasında yapılması gerekiyor. Başka kusurlar varsa da, onlar “kadı kızı” nda da var. *** Saray’da, Atatürk’le anılan bir Belediye Parkı ile, düğün sahipleri kadar davetlileri de mutlu eden Salon Düğünleri yapılmasını diliyoruz.

İlk Yorumu Sen Yaz
code
google-site-verification=uSnnSC5jUTWittUtiCokfxv6706ikL65px5KxiN1Mg4