Moved Permanently

      Değerli okuyucularım,  bir ülkeye düşmanlık ancak böyle yapılabilir. 30 yıldan beri bir Kürt Sorunu ile yatıp kalkıyoruz. 1984 yılında başlayan bölücü terör hareketi, liderinin yakalanması ile bastırılma noktasına gelmişken, bu iktidarın başa geçmesiyle yeniden hız kazandı ve tam gaz yoluna devam ediyor.

   “Çözüm Süreci” filan hikaye. Adamlar, bölünmek ve topraklarımızda yeni bir Kürt Devleti kurmak istiyorlar. Bunu artık hiç çekinmeden, hatta tehdit eder bir vaziyette açıkça söylüyorlar.

   Başkent ilan ettikleri şehrin yeni Belediye Başkanı ortaya çıkıp, bölgenin yer altı ve yer üstü zenginliklerinden pay istiyor.

   Bu işin şakası yok. Siyasi iktidar, son 10 yıl içinde bölücülere o kadar çok taviz verdi ki, elini kurtarmak bir yana, artık kolunu bile alamıyor.

   Bölücü örgüt temsilcileri, artık “Çözüm Süreci” filan tanımıyor. Bir an önce, hedeflerine ulaşmak istiyorlar.

  Yazık oluyor benim ülkeme ! Yazık oluyor bu iktidara bel bağlayan vatandaşlarımıza!  Ve, yazık oluyor hepimize!

                       ŞİMDİ DE, DURDUK YERE  TAZİYE  MESAJI

    Bizim, bir gözü açık uyuyan bir de Ermeni Davamız var. Bildiğiniz gibi Birinci Dünya Savaşı’nda Türkleri arkadan vurmaya kalkan ve düşmanlarımızla işbirliği yapan Ermeniler, Türk  halkıyla bir çatışmaya girdiler.

     Osmanlı hükümeti hem onların, hem de ülkemizin selameti için onları,  adına “tehcir” denilen zorunlu bir göçe tabi tuttu.

     Tehcir kolay olmadı. Bu sırada hem  Türklerden, hem de Ermenilerden zorda kalanlar ve hayatların kaybedenler oldu.

    Aradan uzun yıllar geçti. Güçlü ülkelere yayılan Ermeniler, bu olayı tek yanlı olarak aleyhimize çevirdiler. Bizi, hem tehdit ettiler, hem de tehdit ettirdiler. Tehditler devam ediyor.

    Haklı olduğumuzu, bu tehcir olayında Türklerin de büyük zarar gördüğünü bir türlü anlatamadık.

    O sebeple, birçok ülke durumdan vazife çıkarıp, kendi Meclislerinde aleyhimizde “soykırımcı” kararı aldılar.          

                      DOĞU PERİNÇEK, HAKLILIĞIMIZI İSPATLADI !

       İşçi Partisi’nin lideri, kişisel çabalarıyla bu olayın üstüne gitti. Türklerin soykırım yapmadığını ispatladı ve İsviçre’ye gidip yargılandı.  Suçsuz yere ona hapis ve para cezası verdiler.

    O, tek başına yaptığı bu mücadelede yalnız kaldı. Türk hükümeti, bu milli kahramana destek çıkmadı. Çıkmaması bir yana, onu Ergenekon suçlusu ilan edip, 5 yıldan fazla hapiste yatırdı. Sonunda, kendisine müebbet hapis cezası verildi.

   Ama o, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde haklı olduğunu (haklı olduğumuzu) ispatlayıp, bu mahkemenin kararıyla Türkiye’yi haklı çıkardı ve devletin elde edemediği başarıyı elde etti.

   Sonra ne oldu? O yine suçlu? Ermeniler yine haklı gibi görüldü ve gösterildi.

                   BAŞBAKAN’IN MESAJI, BARDAĞI TAŞIRDI !

            Başbakan, Ermenilerin her yıl soykırım günü dedikleri 24 Nisan’da yine kıyameti koparırken, Başbakan Erdoğan onlar için “Taziye Mesajı” yayınlayıp, sırtlarını sıvazladı. Ve, bize karşı düşmanlıklarını, bir kat daha artırdı.

            Bu bir taziye mesajından öte, tam bir “Özür dileme” mesajıydı. Başbakan, kendi adına Ermenilerden özür dileyebilir, ama Türk Milleti için asla. Bu milletin ferdi olarak benim içinse, bunu katiyen yapamaz.

          Bu mesajdan sonra adamlar haklı olduklarını, artık daha bir cesaretle öne sürmeye başladılar.

        Batı ülkeleri, bundan son derece  memnun. Başbakan, batıyı memnun etti, ama bu ülkenin başını yeniden belaya soktu. Kürt Sorunu yetmiyormuş gibi, şimdi de uyuyan Ermeni Sorunu’nu uyandırmış oldu.

       Ancak, herkes bilmeli ki; bu ülkenin dertlerine dert katanlara bir gün sorarlar. ”Siz, bu ülkenin düşmanı mısınız?” derler.

                  ERMENİLER,  NEDEN BİR MESAJ YAYINLAMIYOR ?

     Anılan tehcir sırasında çok sayıda Türk ve Müslüman vatandaşımız da canını kaybetti. Yozgat’ın Boğazlayan İlçesi Kaymakamı, Ermenilerin isteği üzerine haksız, suçsuz ve günahsız yere  idam edildi.

    1970’li ve 80’li yıllarda, dış ülkelerde görevli 35 Diplomatımız ve Elçilik görevlisi, Ermeniler tarafından katledildi. Onlar, insan değil miydi?

    Başbakan, onlardan ve öldürülen diğer Türk ve Müslümanlardan neden söz etmedi?

     Ermeniler, en azından öldürdükleri bu diplomatlarımız için, böyle bir mesajı neden yayınlamıyorlar? Bunu yapmadıkları bir yana, ayranları daha çok kabardı ve Türkleri daha çok suçlamaya başladılar.

   Türk vatandaşlarının Taksim’de gösteri yapmaların izin verilmezken, Başbakan’ın taziye mesajına rağmen Ermeniler Taksim’e çıkıp, yine bizi suçladılar.

                    ERMENİLERİN HEDEFİ DE, KÜRTLERİN GİBİ

   Değerli okuyucularım, uzun yıllar görev yaptığım İstanbul’da, Azınlık Okulları’nın içinde en çok Ermeni Okulları dikkatimi çekiyordu.

  Ermeniler, kadim ve sadık bir Türk vatandaşı gibi görünmekle beraber, Türkleri hep soykırım yaptıkları iddiası ile  gizli gizli suçladılar.

  Bugün Türkiye’de, yarısı yerleşik Türk vatandaşı, öteki yarısı geçici olarak barınan, toplam 150 bin civarında Ermeni var.

   Türkiye’de, iyi şartlarda barınıyorlar. İçlerinde,  pek zengin olanlar da var. Ancak, Türklere karşı düşmanlık duyguları örselenmiş değil.

   Azınlık Okulları’nın Yöneticileri ile yaptığım bir toplantıya gizlice giren Ermeni Gazeteci Hırant Dink, bir yazısında bu durumu açıkça ortaya koyup,  beni uzun uzun eleştirmişti.

   Öldürülmesini katiyen kabul etmedim ve pek de üzüldüm. Ancak, Türklerin damarlarındaki  kanı “zehirli kan” olarak nitelemesini de kabul etmeyip,  tabii ki üzülmüştüm

                         BAŞBAKAN’IN MESAJI, DOĞRU OLMADI !

     Başbakan, bu mesajı iyi niyetle ve bir dostluk işareti olarak yayınlamış olsa bile, görüyorsunuz makbul bir karşılık görmedi. Üstelik, Ermeni düşmanlığını biraz daha tahrik etti.

    Değerli okuyucularım; Ermeniler, bizim soykırım yaptığımızı önce bütün dünyaya,  sonra da bize kabul ettirmek istiyorlar.

    Bu mesaj, onların bu isteklerine kapı aralıyor.

   Daha sonra da, bizden tazminat isteyecekler. Ve bununla da yetinmeyip, toprak talep edecekler. Onlar, Ararat Dağı dedikleri Ağrı Dağı’nı,  zaten kendi toprakları olarak görüyorlar. Ağrı Dağı, Anayasalarına bile girmiş vaziyette.

   Ermenilerden dostluk bekleyen, hayal  ya da rüya görüyor demektir.

   Başbakan da, eğer böyle bir rüyaya dalmışsa, yakınları onu tez  uyandırsın.