The document has moved here.
|
||
Minareyi Çalanlar Artık Kılıf Bulamıyor! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Sen, suç üstünde yakalan, yakalayanı cezalandır. Sen, görevinde kalıp, hırsızlığını örtmeye çalış. Bizi de, aptal yerine koy. Koy, ama yolun sonu görünüyor. Çünkü, minareyi çalanlar, artık kılıfını bulamıyor. -------------------------------------------------------------------------- Yolsuzluk patlamasında 10 ncu güne girdik. Halkımız, yatıp kalkıp bunu konuşuyor. Çünkü, iktidarın 11 seneden beri ürettiği yolsuzluklar, artık gırtlağa dayandı. “Öncü depremler”, bu “Büyük deprem” in zaten habercisiydi. Şimdi, bundan sonraki “Artçı deprem”lere bakalım. Değerli okuyucularım, daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi, büyük umutlarla iktidara getirdiğimiz bu partinin, ülkemizin siyasal, sosyal ve ekonomik hayatına verdiği zararlar, hiçbir dönemle kıyaslanmayacak kadar büyük oldu. Ve, olmaya devam ediyor. Önümüzdeki yerel ve genel seçimde bir kurtuluş umudu doğduysa da, tahribat devam ediyor. Ortaya çıkarılan son yolsuzluk olayı, buz dağının, suyun üstündeki görünen ufak bir kısmı. Altında daha neler var, seziyor fakat şimdilik bilmiyoruz. Suyun derinlerine inilebilirse, büyüklüğü o zaman görülebilecek. ÖNCE, İKİ BAKANIN İSTİFASI Çocukları suç üstünde yakalanan iki Bakan, baskın olayından 9 gün sonra nihayet istifa ettiler. Hukukçular, “Böyle bir şey olamaz. Yetkilerini kullanıp, delilleri kararttılar ya da yeni deliller hazırladılar. Bu durum hukuka, ahlaka ve halkımızın beklentisine aykırıdır ve suçtur.” diyorlar. Ben de, öyle düşünüyorum. Hukuk, “Berat-ı zimmet asıldır.” yani, “Hüküm girinceye kadar, herkes masum kabul edilmelidir.” diyor. Biz de öyle diyoruz. Diyoruz, ama 6 para kasası, bir oda dolusu para ve para sayma makinesiyle basılan İçişleri Bakanı sesini çıkaramazken, 9 gün sonra, “Oğlum villasını sattı. Paralar onun parası” diyor. Biz de bu defa, “Günaydın” diyoruz. Bakan Bey, bir villa parasının 6 kasada neden saklandığını ve saymak için para sayma makinesine neden ihtiyaç duyulduğunu, bir oda dolusu paraya satılan(!) villasını oğlunun nasıl edindiğini söylemiyor. 9 günde ürettiği yeni delillere güvenip, 9 gün sonra; “Haklıyız, delilerimiz dosyada” diyebiliyor. Bakınız, aynı Bakan’ın, bu olayda sabıkası olan Halk Bankası’nın bir Şubesindeki “908 bin lirasını” çarpıyorlar. Az para değil. Kendisi gibi çarpılanlar hemen davacı olurken, ondan “tık” çıkmıyor. Çünkü biliyor ki, davacı olsa Hakim, “Bu parayı neden buldun? diyecek. O nedenle, parayı gözden çıkarıyor ve sessiz kalıyor. O halk Bankası ki, evindeki kutular içinde 4,5 milyon dolarla basılan Genel Müdürü; “Ben, İmam Hatip mezunuyum. Bu paralarla İmam Hatip Okulu yaptıracaktım.” diyor. O da biliyor ki, onlar için halkı “Allah ile aldatmak” çok kolay. Yersen tabii. HÜKÜMET, GİTMELİYDİ ! Yolsuzlukta adı geçen 4 Bakan’dan ikisi istifa edip, ikisi direnince, Başbakan 10 Bakan’ın birden yerini değiştirdi. Oysa, bu hükümet toptan gitmeliydi. Değerli okuyucularım, dikkat ederseniz, gazete ve televizyonlarda isimleri ve resimleri sürekli dolaşmasına rağmen, o yolsuz Bakanların ve çocuklarının adlarını yazmıyorum. Ortada, çok büyük bir hırsızlık ve yolsuzluk var. Bunun, sadece çok küçük bir bölümü ortaya çıkarılabildi. Ve, hırsızların bir kısmı, bu defa suçüstünde yakalandılar. Bu pislik, kimi Bakanların değiştirilmesiyle temizlenemez ve ortadan kaldırılamaz. Çaldıkları minare o kadar büyük ki, artık kılıf bulamıyorlar. Artık, başka isimler ve başka mahdumlardan söz ediliyor. Hepsinden önemlisi, “1 Numara”dan ya da “Büyük Patron”dan bahsediliyor. Esas operasyon, henüz yapılmış değil. Şimdi, şu konuşmaya bakınız. BAŞBAKAN, "BU GÜNLERE, DÜRÜSTLÜĞÜMÜZLE GELDİK (!)” DİYOR. Başbakan’ın, iki gün önce İl Başkanları toplantısında yaptığı konuşmasının özetini veriyorum. Şu pişkinliğe bakın. İbretle okuyun, siz de hayret edin ! Asırlar önce siyasetçiyi tarif eden Eflatun, “Siyasetçiler, hem utanmaz yüzlü, hem de tükenmez sözlü kişilerdir.”derken, belki de bu günleri sezerek bu sözü söylemiş olmalıydı. Başbakan, bakın ne diyor? (Parantez içindeki italik harfli, küçük notlar bana ait.) “11 yıldan beri bizi burada tutan, en başta dürüstlüğümüzdür. AK Parti yolsuzluğa göz yummaz ve müsamaha göstermez. Bizi, bugünlere dürüstlüğümüz getirdi. (Breh, Breh, Breh !, Pes, Pes, Pes !) Diyarbakır'da tarihi bir açılış gerçekleşti. Diyarbakır'da insanlar ağladılar, ekranları başında sevinç gözyaşları döktüler. Geçen haftadan beri çözüm sürecine, kardeşliğimizi hedef alan bir suikast düzenlendi. İçerideki barışımıza suikasttır. Bir paket hazırladılar, içerisine birbiriyle ilgisi olmayan dosyaları sundular. Kamuoyunu yolsuzluk iddialarıyla oyalarken, diğer tarafta Diyarbakır'ın, 7 Şubat'ın, Oslo'nun Halkbank'ın intikamını almak için paket hazırladılar. (Sadece, bölücüler sevinçten ağladılar. Komplocular, ülkemizin felaketine değil de, keşke hep böyle hayrına komplo kursalardı. Kursalar da, bu ülke bölünmekten kurtulsa.) Eğer, elinizde hukuka uygun belgeler varsa, bunları önce bizimle paylaşın, gereğini yaparız. (“Hemen gerekli tedbirleri alıp, yakalanmaktan ve hapse atılmaktan kurtuluruz.” demek istiyor.) Bu yolsuzluk soruşturması değildir, millete karşı tezgahtır. Yeni Türkiye'de, yeni vesayetlere yer olmayacak. Devlete paralel yapılanmalar olmayacak. Değerli okuyucularım, ne kadar pişkin sözler değil mi? Tam da Eflatun’un tarif ettiği siyasetçi tipi. Önce Müslümanlıklarına, sonra da şu yaptıklarına bakın. Pes ki, pes! Bir kere daha pes! Meğer, bu iktidar ne kadar dürüst, ne kadar temizmiş de, biz kıymetini bilememişiz. Yazıklar olsun bize (!) |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.