|
||
Yazık Oldu Türkiye ye ! | ||
Haberi | ||
11 yılda, ülkemin altını üstüne getirdiler. Talan ettiler. Soyup, soğana çevirdiler. Dünyadaki itibarını, yerle bir ettiler. En vahimi, bölünüp parçalanma noktasına getirdiler. Biraz daha kalırlarsa, onu da yapacaklar. Yazıklar olsun ki bütün bunları, halkımızı Allah’la aldatarak yaptılar. Değerli okuyucularım, hatırlayınız çok değil, 11 sene önceydi. Ekonomi çökmüş, paramız pula dönmüştü. İşsizlik ve maddi sıkıntılar, halkımızın belini iyice bükmüştü. Halkın kafasında, büyük bir gelecek endişesi doğmuştu. Derken, “Cumhurbaşkanı, bana kitap fırlattı.” diyen Başbakan’ın, paramızın değerini bir gecede ayaklar altına alması, bardağı iyice taşırmıştı. Neyse ki, pes eden hükümet çok geçmeden erken seçime gidince, içimize yeni umutlar doğdu. İşte, bu fırsatı çok iyi kullanan bugünkü Başbakan, tam bu sırada yeni bir parti kuruyor, halkımızın umutlarını biraz daha artırıyordu. Ah! Keşke, o günleri hiç yaşamasaydık da, bugünler başımıza gelmeseydi. Seçime, büyük umutlarla katıldık. Oylarımızı, hiç tereddüt etmeden, ülkemizi bu karanlık günlere taşıyan bugünkü iktidara verdik. Verdik, çünkü partinin adında “Adalet” vardı. Dahası, “Kalkınma” vardı. Daha da önemlisi, kısaltılınca adı “AK Parti” oluyordu. Yani, verdikleri görüntü beyazdı. Biz de, hep öyle kalacaklarını sanmıştık. Oysa, Türk halkına hemen hiç kimsenin fark etmediği büyük bir tuzak kurulmuştu. Fark etmek, zaten mümkün olamazdı. Parti kurucuları ve liderleri “Biz, milli görüşten geldik. Üstelik, Allah rızası için siyaset yapıyoruz. Dinimize olan bağlılığımız, referansımızdır.” demişlerdi. Bu durum karşısında, hiç de öyle olmadığını ve Allah ile aldatılacağımızı nereden bilebilirdik. Ben de, büyük çoğunluk gibi eşimi yanıma alıp, sandığa koşarak gittim. Yanlış yere mührü basmaması için eşimi sıkı tembihledikten sonra, AK Parti’nin üstüne mührü bastım. Doğrusunu isterseniz, “Mührü, isabetli bir yere bastık.” derken, faka bastığımızı anlayamadık. ÖNCE, DOĞRU YAPTIĞIMIZI SANDIK İktidara getirdiğimiz AK Parti(!), ilk icraatıyla, bize doğru bir seçim yaptığımızı gösterdi. Çok geçmeden, bütün piyasaları kontrol altına aldılar. Kısa sürede enflasyonda düşüşler başladı. Halkın alım gücünde, iyileşmeler görüldü. “Dış borçlarımızı da, yavaş yavaş ödeyeceğiz.” dediler. Sağlık hizmetleri, halkı mutlu edecek bir duruma getirildi. Yolsuzluk sözcüğünü, belleğimizden silmeye başladık. “Merak etmeyin, yakında Avrupa Birliğine de gireceğiz.” dediler ve daha neler söylemediler? Biz, merak etmedik, ama onların bu ülkeye ve halka karşı büyük bir tertibin ve tuzağın peşinde olduklarını da anlayamadık. ONDAN SONRASINI, HEP BERABER GÖRDÜK Kurulan tuzak, devletin korkunç biçimde borçlandırılması ve kamu mallarının satılmasıyla fark edildi, ama artık ok yay’dan çıkmıştı. Devlet, kısa sürede ve çok büyük ölçüde, iç ve dış borçların altına sokuldu. Kurtuluş Savaşı’ndan fakr-u zaruret içinde çıkan bu ülkenin, 80 yıllık Cumhuriyet dönemi’nde edindiği mallarını bir bir sattılar. Hem de, yerli-yabancı ve ucuz-pahalı demeden bunu yaptılar. Kendileriyle beraber, yandaşlarını da zengin ettiler. “Avrupa Birliği’ne girmek için, Avrupa öyle istiyor.” diyerek, istedikleri kanunları çıkardılar. Ve akıllarınca, bütün bu marifetlerini(!) yasal kılıfa soktuklarını sandılar. Bunları yaparken, Avrupa Birliği silahını kullanıp, dışarıya karşı tek güvencemiz olan Türk Ordusu’nu da, işte gördünüz ne hale getirdiler. Partisinin adında “Adalet” sözcüğü olan bu iktidarın, adaleti ne hale getirdiğini ise, isterseniz çocuklara sorun söylesinler. Tek haber kaynağımız olan Basın-Yayın organlarını sindiren ve kendisine yandaş hale getiren bu iktidarın öteki marifetlerini(!), bu memlekette artık bilmeyen kalmadı. SON YOLSUZLUKLAR, REZALETE TÜY DİKTİ ! En büyük kozu “Allah ile aldatmak” olan bu parti, bir cemaatin desteğiyle iktidara gelmişti. Destek, karşılıklı çıkar üzerine sağlanmıştı. Cemaatin maddi gücü, manevi gücünün çok üstündeydi. Onun amacı, bu maddi gücü biraz daha artırmaktı. Bunu yaparken, adamlarıyla devletin içine de yerleşince, bugünkü olayların fitili kolayca ateşlendi. Başbakan, bu ortaklıktan pişman olup şimdi; “Devletin içinde çete kurmuşlar.” dese de, halkımız “İyi ki cemaat varmış.” deme noktasına geldi. Benim kanaatim de o ki, eğer cemaatin bir çalışması olmasaydı, bu soygun ve vurgunlarla, bu yağma ve hırsızlıklar kolay kolay ortaya çıkarılamazdı. “Allah, ayaklarına dolaştırdı.” sözü, herhalde bugünler için de söylenmiş olmalıydı. İktidar mensuplarıyla, yandaş ve yalakaların yolsuzlukları zaten ayyuka çıkmıştı. Son vurgunlar, bunların hepsinin üstüne kocaman bir tüy dikti. YEDİKLERİ, ŞU HALT’A BAKIN ! 29 yaşında İran asıllı, Azeri uyruklu bir kişi, Türkiye üzerinden Altın kaçakçılığı yapıyor ve 87 milyar dolarlık bir iş çeviriyor. Bu işi, İçişleri, Ekonomi ve Avrupa Birliği Bakanları’yla, Halk Bankası Genel Müdürü’nün himayesinde yürütüyor. Bakanlar, bu işte aracı olarak çocuklarını kullanıyor. Genel Müdür ise, doğrudan işin içinde. Bütün işler, tam bir rüşvet alışverişi içinde kotarılıyor. Cemaatin, Emniyet’teki amirleri tarafından izlenen taraflar, hükümetin bilgisi dışında geçtiğimiz Salı günü kıskıvrak yakalanıyor. Yakalananların içinde, TOKİ odaklı imar yolsuzları da var. Paralar evlere yerleştirilen kasalarla, ayakkabı kutularında yakalanıyor. Rüşvetler o kadar büyük ki, elle sayamayınca, para sayma Makinesi bile almışlar. Ele geçirilenler, belki de “devede kulak”. Bütün baskılara rağmen adalet işliyor ve mahdumlar enselenip, Bakan babalarına rağmen, Genel Müdür amcalarıyla birlikte deliğe tıkılıyorlar. Yolsuzluk batağındaki TOKİ ve bağlı olduğu Bakanın oğlu ile, aynı batağın içindeki Fatih Belediye Başkanı ve tanınmış bir arsa yağmacısının serbest kalması ise, herkesi şaşırtıyor. Bundan önceki yazımda, “Kanalizasyon Patladı” demiştim, ama bu adamların kanalizasyonla beraber, “Ar damarlarının da patladığını” yazmamıştım. Şimdi, onu da ekliyorum. Yazık oldu Türkiye’ye! BÜYÜK ENDİŞELERİM VAR ! İktidar güçleri şimdi, olayların ört-bas edilmesi için ellerlinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Emniyet’in içinde, kendinden olmayanları temizlediler bile. Yargıdan da sıyırmak için, adalet büyük baskı altında. Üç milyon doları alırken görüntülenen Bakan, “Alnımız ak, başımız dik” diyor. Para kasaları ve para sayma makinesiyle birlikte, bir oda dolusu para ile basılan Bakan, “Verilemeyecek hesabımız yok” diyor. 110 milyon rüşvetle suçlanan ve 700 bin liralık kol saati takan Bakan, yüzü kızarmadan ortalıkta dolaşabiliyor. 4.5 milyon doları evinde saklayan Banka Müdürü ise, “İmam Hatip Okulu yaptıracaktım.” diyor. Başbakan da, “Benim Bakanlarımı lekeliyorlar” diyebiliyor. Güler misiniz, yoksa ağlar mısınız? Paralarla suçüstü yapılanlar yakında tahliye edilirse, sakın şaşırmayın. İktidar olduktan sonra, kamudaki çok önemli görevleri İmam Hatip mezunlarına verdiler. İmam Hatip Liseleri’nde yıllarca hocalık yaptım. Biz, böyle öğrenci yetiştirmedik. İşbaşına getirdikleri adamlarla, bu okulları da lekelediler. “Arka bahçemiz” dedikleri bu okullar, meğer “Ön bahçe”leriymiş. BAŞBAKAN, TÜKENME NOKTASINDA Geçtiğimiz Cumartesi günü Başbakan, Karadeniz’in bazı ilçelerindeydi. Her zaman yaptığı gibi, birkaç yıl önce yapılan ya da tamir edilen kimi yol ve yapıların toplu açılışını yapıyordu. Maksadı açılış filan değil, yandaş yayın organlarını kullanarak, halkla dertleşmekti. İlçe merkezi ve köylerden taşınan ve müsamere çocukları gibi ellerine verdikleri bayraklarla, topladıkları halka hitap ediyordu. Dikkatle baktım. Başbakan, yorulmaktan öte artık tükenmişti. Tükenmişti, çünkü son olayların omzuna verdiği ağırlık, artık zor taşınabilen çok büyük bir yüktü. Şimdi, şu (3) önemli noktaya işaret edip, bundan sonraki gelişmeleri birlikte izlemek üzere yazıyı bağlıyorum. 1. Polisin, suçluların korunmaması için bu tür operasyonları amirlerine bildirmemesi gerekirken, şimdi bu hüküm değiştiriliyor. Karar iptal edilmezse, bundan sonra önceden haber verilip, iktidarın içindeki ve yanındaki hırsızlar korunacaktır. Bunu bilesiniz. 2. Başbakan’ın, iktidara karşı paralel devlet kurmakla suçladığı Cemaatin lideri Fethullah Hoca’nın, Başbakan ve iktidarı için yaptığı o korkunç “beddualar” eğer kabul görürse, iktidar ve yakınları üç vakte kadar helak olabilirler. 3. Avrupa Birliği’nden sonra, Amerika’nın da Başbakanı gözden çıkardığını ortaya koyması karşısında, AK (Beyaz) Parti(!) iktidarına, yakında yol görünüyor demektir. Hayırlara vesile olmasını dilerim. |
||
|
||
Etiketler: |
|