Değerli okuyucularım;  fiili 35, itibari 50 yıldan beri öğretmen ve yönetici olarak eğitimin içindeyim. Her siyasi iktidarın, Milli Eğitim’de değişik uygulamalarını gördüm.

        Bu iktidar dönemine kadar hiçbir siyasi iktidar, eğitimin “Milli”lik vasfından ayrılmadı. Ülkenin birlik ve bütünlüğü ile Cumhuriyetin temel ilkelerinden zerre kadar ödün vermedi. Atatürk ilke ve inkılaplarını, bütün temel değerlerin önüne geçirdi. Yeni neslin, devletimizin ve Cumhuriyet’imizin  kurucusu Atatürk’ün izinden ayrılmaması için, büyük özen gösterdi.

       Bütün bunları önce eğitim kurumlarının içinde, daha sonra da halkın arasında hep canlı tuttu.

      Ta ki, AKP iktidar oluncaya kadar.

MİLLİ’LİK GİTTİ, ATATÜRK’ÇÜLÜĞEPAYDOS !

    Bu iktidar, özellikle son yıllarda bütün milli değerlerimizi adeta hedefine oturttu.

    Başta eğitim kurumları olmak üzere, memleketin her yerinde ve kamu kurumlarının her kesiminde, milli değerlerimizi ortadan kaldırmak için elinden geleni yaptı.

    Türk Milliyetçiliği’ni ayaklar altına almakla başlayan uygulamalar, Atatürk ‘ü milletin hafızasından silme noktasına kadar ileriye götürüldü.

 Atatürk ilke ve inkılapları okul kitaplarından çıkarılırken, Gençliğe Hitabesi ve diğer veciz sözleri bir bir duvarlardan kaldırıldı. Kimisi, okul ve resmi kurumların çöplüklerine atıldı.

Kimi Atatürk köşeleri de kaldırılırken, büyük kurtarıcının heykel ve büstlerine saldırılar yapıldı.

       Yetmedi, Cumhuriyet’imizin simgesi olan T.C logoları kaldırıldı. Devlet nişan ve madalyalarından, Atatürk’ün resimleri çıkarıldı.

      Dahası, her 29 Ekim’de kutlanan Cumhuriyet Bayramı ile diğer milli bayramların kutlanmaları önlendi.

      Keza, bu bayramlarda Atatürk büst ve heykellerine konulmak istenen çelenklere yasak getirildi.

       Bir kere olsun ağzından “Atatürk” sözü çıkmayan Başbakan, zımnen de olsa bu büyük insana ve en yakın silah arkadaşına “iki ayyaş” demekten hiç çekinmedi.

        Bunlar, herkesin gözü önünde meydana geldi ve iktidarın art niyetini gösteren sadece birkaç örnekten ibaretti.

“Milli Görüş” ekolünden geldiklerini söyleyen bu iktidar, icraatı ile “Milli görüş ve düşüncenin” tam bir düşmanı haline geliverdi.

  MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NDA, OLUP BİTENLER

“Milli” sözcüğü, dünyada sadece bizim Bakanlığımızın önünde var. Ancak, bu Bakanlığın ne kadar milli olduğu,artıkbelli değil.

Milliliğe aykırı olan her hareketin, bu Bakanlıkta ve bu iktidar döneminde yapıldığını gördük.

 Bu durumda, Bakanlığın adından bu sözcüğü kaldırmak gerekiyor. Tıpkı, T.C’leri kaldırdıkları gibi, belki bunu da yaparlar.

      11 yıllık AKP iktidarı döneminde, tam 5 Milli Eğitim Bakanı değişti. Biri İşletmeci, biri Hukukçu, diğer üçünün Üniversite’de akademisyen olduğu söylense de, işlerinde ne kadar başarılı oldukları hiç bilinmiyor.

      Milli Eğitim Bakanı olarak hiçbir başarılı işe imza atamadıklarına göre,Üniversitedeki  başarıları da ortada.

Oysa, bu görevi yapabilecek çok daha bilgili, deneyimli ve eğitimin içinden gelen kimseler,pekala bulunabilirdi.

EĞİTİM SİSTEMİ’MİZİ BERBAT ETTİLER !

      Bu 5 Bakanın her biri, eğitim sistemimize büyük zarar verdiler. Öncelikle, Ortaöğretimdeki sınav sistemlerini yerle bir ettiler. Her biri getirdiği yeni sistemle, bir öncekini bile arattı.

      Sınavlarda, büyük haksızlıklar ve yolsuzluklar yapıldı. Adil ve doğru dürüst hiçbir sınavı yapamadılar. O nedenle, her gelen öncekini değiştirdi.

      Aynı şekilde, yüksek öğrenime geçiş sınavlarında da YÖK’le bir olup, doğru dürüst ve adil bir sınav sistemini getiremediler. Bu sınavlardaki haksızlık ve yolsuzluklar da, ayyuka çıktı.

      Ülkemizin öğretmen ihtiyacını hesap etmeden, Eğitim Fakülteleri’yle Fen-Edebiyat Fakülteleri’ne sınırsız öğrenci aldılar. Bu Fakülteleri bitirenlerin, pek tabii ki atamalarını yapamadılar.

      Öğretmenlerin atanma isteklerini engellemek için önce KPSS, daha sonra da “Pedagojik Formasyon” engelini getirdiler.

Haftada bir ya da iki yarım gün verilen birkaç aylık kursla öğretmen adaylarına,uygulamasızpedagojik formasyon vermeye kalktılar.

     O da olmayınca, bu insanları şimdi de adına “ALES” denilen ve bu meslekle hiçbir ilgisi olmayan, akademisyen seçme sınavına sokmaya çalışıyorlar. Bu yaptıkları, öğretmen olmak isteyenlere “zulüm” den başka bir şey olamaz.

Eğitimi ortadan kaldıran, öğretimi ise Özel Dershanelere havale eden bu Bakanların, yaptıklarının hiç biri doğru değil.

  ÖĞRENCİ DAVRANIŞLARI, İYİCE YOZLAŞTI !

         İmam Hatip Liseleri’nde, yıllarca öğretmenlik yaptım. Onların orta bölümlerinin kapatılmasına hep karşı çıktım. Yeniden açılmalarına ise, pek sevindim.

        Ne var ki, iktidarın bu okulları yeniden açabilmek için getirdiği yeni eğitim sistemi fayda yerine, geçmişten gelen eğitim sistemimizi de berbat etti.

        Getirdikleri bu sistemin olumsuz yanları çok konuşulduğu için, burada tekrarlamak istemiyorum.

        Bu sistemle beraber öğrenci kıyafetlerinin serbest bırakılması, okullarda siyasi maksatlı olarak verilen tavizler, öğretmen ve okul yöneticileri üzerinde kurulan baskılar sebebiyle, okullarda adına “disiplin” denilen bir kavram bırakmadılar.

      Bir çok okulun koridorlarında, bahçelerinde ve tuvaletlerinde öğrenciler rahatlıkla ve yaygın biçimde sigara içebiliyorlar.

      Kimi okul önlerinde, güpe gündüz ve  rahatlıkla uyuşturucu satılıyor.

     Öğretmenlerin, öğrencilerin kulağını çekmesi bile artık mümkün değil. Şimdi sık görülmese de, bu iktidar döneminde bir çok öğretmen öğrencisi tarafından bıçaklandı. Öğrenci velileri tarafından dövüldü ya da mahkemeye verildi. Öğretmenler ve okul yöneticileri, haksız yere ceza aldılar.

      Kıyafet serbestisinden sonra, artık kimin öğrenci olduğunu ya da olmadığını ayırmak imkansız hale geldi. Bu durum, öğrencinin daha rahat biçimde suç işlemesine vasıta oldu.

       İstanbul’da zaman zaman ziyaret ettiğim kimi okulları, tanıyamaz hale geldim.

       Öğretmenler, sınıflarda rahat ve huzur içinde ders veremediklerini söylediler. Öğrencilerin, çok kere ders dinlemeyerek, uygunsuz hareketler yapıp, öğretmenlere karşı geldiklerini belirttiler.

ÖZEL OKULLAR DABOZULMUŞ !

      Ücretli olan Özel okullarda her öğrenci,  parasının karşılığını almak istediği için, disiplin ve düzen çok daha iyi görünüyordu. Şimdi, bu okullar da bozulmuş.

      Bozulmuş çünkü, okul sahipleri okullarını bir eğitim kurumu gibi değil, artık bir ticarethane gibi görmeye başlamışlar.

         Öğrencilere verilen tavizler, bu okullarda da disiplin diye bir kavram bırakmamış.

        “Nasıl olsa öğretmen bolluğu var.” diyerek, özel okul öğretmenlerine ödenen düşük ücretler, öğretimin kalitesini de iyice düşürmüş.

        Değerli okuyucularım, sözün kısası; “Kürt açılımı” adı altında bölücü örgüte verdikleri tavizler, ülkemizdeki bütün “milli” değerlerimizi yerle bir ederken, oy kaygısı ile öğrenci ve velilerine verilen tavizler de, eğitim kurumlarımızdaki “disiplini” yerle bir etmiş.

     Yani, ortalıkta ne “millilik” ne de “eğitim” kalmış. İkisini de, iyice batırmışlar!