Kürt Sorunu’nun çözümü için Aziz Nesin’in belirlediği oran gözetilerek seçilen “Akıllı İnsanlar” işbaşı yaptılar. Özünden koparılmak istenen Türk halkının geleceği, artık onların elinde. “Olmak ya da olmamak”, onların iki dudaklarının arasında.
Aziz Nesin’in % 40 olarak işaret ettiği gruptan özenle seçildiği söylenen bu kişilerin, aslında AKP’nin ve bölücülerin en yakın destekçileri olduğu hemen belli oldu. Bunu ben değil, adları açıklandığı zaman en yakınları olanlar söylediler.
Bir “okur-yazar” insan olarak biz de baktığımızda, söylenenler doğruydu. Bunların tamamı, öteden beri gerek televizyonlarda, gerekse yazı yazdıkları gazetelerde Kürtçü”lere arka çıkarken, Kırkpınar Pehlivanları gibi iktidarı sürekli yağladılar.
İşgalci İngilizlere teslim olan Damat Ferit bile, işgale karşı halkı ikna etmek için seçtiği adamlara “Akil” değil, “Nasihatçi” demişti. Çok iddialı olan bu sözcükle, halkı “Aptal” yerine koymaktan, o bile çekinmişti.
İşin gidişatına bakıldığında, o zaman bile ülkenin gerçeklerinin ve halkın özgürlük anlayışının bir-kaç kişinin nasihati ya da akıl üstünlüğü ile değişmeyeceği, kısa sürede anlaşılmıştı.
YİNE, AYNI ŞEY YAPILMAK İSTENİYOR
Ülkemizde, 30 yıldır yaşanan bir “Terör Sorunu” var. Bunu, devletin kudreti ile bastırmak yerine, “Etnik bir sorun” olarak görenler, kısa sürede milletin ve ülkenin başına bela ettiler.
Avrupa’ya yakınlaşma, Amerika’dan daha çok destek alma arzuları, ülkeyi yönetenlerin gözlerini bağladı. Bunun, ülkemizi bölmek için dış güçlerin elde ettiği bir fırsat olduğunu göremediler.
Artık, olanlar oldu. İktidar, geçmiş iktidarları işaret edip, tıpkı Yusuf Nalkesen’in hüzzam şarkısında olduğu gibi.”Olanlar oldu geçti, artık sen ne dersen de. Benim gibi suçlusun, suçlusun bunda sen de” demekte haklı.
O nedenle, sorunun bilinen sebepleri yerine, bundan sonra getireceği sonuçlar üzerinde durmak gerekiyor.
Geçen yazımda da belirttiğim gibi, “Sorunu çözeceğim” diyen AKP iktidarı, çok kolay ve çok kötü bir yol seçti.
Bölücü örgüte, istediği tavizleri vermekle işe başlayan iktidar, artık dönüşü olmayan bir yola girdi.
İktidarın niyetini ve zafiyetini çok iyi okuyan bölücüler bastırdıkça bastırıyor. Ben iktidarı, bir Su Cenderesi’ne sıkıştırılmış gibi görüyorum. Havası fazla verilmiş araba lastiği gibi görenler de var.
El an patlama noktasında, ama patlasa da zararı kendisine.
İktidar, patlamak yerine şimdi, “Akil insanlar” dediği “Arabulucu”ları devreye soktu. Soktu, ancak “Tarafsızlar”ı değil, tıpkı karpuz seçer gibi kendi yandaşlarını seçti. Daha işin başında, halkın güvenini kaybetti. Çünkü, bu akıllıların hepsi, iktidarın arzularına teşne. Hemen hepsi, PKK ve Kürtçülerden yana. Hemen hepsi “Verelim, kurtulalım.” ayağında. Daha ne olsun ki?
PEKİ, BU “AKILLILAR” ŞİMDİ NE YAPACAK?
Gerek Dolmabahçe’de yedikleri yemekten sonra, gerek daha sonra yaptıkları açıklamalar, “Akıllılar” için çizilen yol haritasını ortaya koydu.
7 bölgeye, 9’arlı gruplar halinde yayılacak olan akıllılar, köy köy, kasaba kasaba dolaşacaklar. Devletin bütün imkanlarını kullanacaklar. Devletin bütün güçleri, onlara destek olacak.
Yaptıkları açıklamalara göre bu akıllılar, “Barış Olsun ve Akan Kanlar Dursun.” Sloganı ile yola çıkacaklar.
Buna, hiç kimse itiraz etmiyor. Herkes, aynı düşüncede. Ya sonrası ne olacak? Yani, barış olması ve akan kanın durması için ne yapacaklar, halka neyi önerecekler ? Onu söylemiyorlar.
Çünkü, bölücü örgüt, barışın olması ve akan kanların durması için “Özgürlük istiyor, bağımsız bir Kürt Devleti’nin kurulmasını istiyor. Kısacası bölünmek istiyor. Yeni Anayasa’nın, bu maksada uygun olarak hazırlanmasını istiyor. Türk sözcüğünün, Türklük Kavramı’nın ve Türk Milliyetçiliği ile Atatürk İlkeleri’nin Anayasadan çıkarılmasını istiyor.”
Bu akıllı insanlara soruyorum. Bütün bunları, halka nasıl anlatacaksınız?
RAPORLAR, NASIL YAZILACAK?
Akıllıların çalışma süresinin (2) ay olduğu açıklandı. Anlaşılan o ki, 2 ay sonra her Komisyon bir rapor hazırlayacak. Müşterek toplantıda ise “Nihai Rapor” ortaya konacak.
Bu akıllı insanlara tek tek bakıldığında, bir kısmı sadece kareyi tamamlamak için seçilmiş. Önlerine ne konursa, kabul edebilecek arkadaşlar. Sicillerine bakıldığında, onların, iktidarın her dediğine “Evet” demekten başka bir düşünceleri zaten yok.
Ötekileri de, “Evetçi” ama, onlar iyi bir araştırma yaptıklarını anlatabilmek için çok bilimsel laflar edip, çok akademik görüşler(1) ortaya koyacaklar.
Sonuç olarak kendilerinin değil, iktidarın onlar adına hazırladığı nihai raporu imzalayıp, “Biz hazırladık.” diyebilecekler.
***
Değerli okuyucularım, işin mizahi yanı bir yana, diğer bütün yazılarımda belirttiğim gibi benim derdim ülkemin bölünmemesi. Bundan sonra da, bu düşüncemin üzerinde ısrar edeceğim.
Siyasetçilerin ve ikbal peşinde koşanların kişisel ihtirasları için ülkemin bölünmesine seyirci kalamam. Milletimin kimliğinin ortadan kaldırılmasını, diğer vatandaşlarımız gibi asla kabul edemem.
63 yandaş kişiye imzalatılacak bir raporla, koskoca bir ülkenin feda edilmesine asla seyirci kalamam.
Türk milletinin de böyle düşündüğünü, adım gibi biliyorum.
***
Türk Polisi’nin Kuruluş Yılı Kutlu Olsun !
Her yıl 10 Nisan günü kutlanan Türk Polis Teşkilatı’nın kuruluşunun, bu yıl 168 ncisi kutlanacak. Kutlamalara, bu günden başlandı bile.
Halkımızın can ve mal güvenliğinin garantisi olarak görülen bu kurum, halk ile el ele vererek, görevini en iyi biçimde yapmaya çalışıyor.
Polis, siyasi iktidarın emrinde olsa da, devletin Polisi. Bu kurumda görev alanların, kendilerini öncelikle böyle görmesi gerekiyor.
Her meslekte olduğu gibi bu meslek de, içine sızan “çürük elmaları” mesleğin içinde barındırmıyor ve kendisi temizliyor.
İlçemizdeki kutlamalara da bugünden başlandı, yarın devam edecek. Saray İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün hazırladığı program çerçevesinde, şehitlerimiz için bu akşam Ayaspaşa Camii’nde bir Mevlit okutulacak.
Aziz şehitlerimiz ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük kurtarıcı Atatürk de bir kere daha rahmetle anılacak ve kendileri için dualar edilecek.
Teşkilatın kuruluş yılını ben de yürekten kutluyor, bu zor görevlerinde kendilerine tahammül ve başarılar diliyorum.