|
||
Yazık Oluyor Türkiye ye ! | ||
Haberi | ||
Vatanına kol-kanat geren Mehmet Akif, “Bir hilal uğruna yarab, ne güneşler batıyor.” derken, birileri “Bir Başkanlık uğruna” koca bir ülkeyi bölüp, batırmaya çalışıyor. Bu korkunç gidişatı, iktidara yandaş ve yalakaların desteklemesi normal. Lakin, bu halk yığınları neden sessiz, onu anlamak mümkün değil.
Bölücüler, bir “Nevruz Kutlaması” bahanesiyle, her şeyi ortaya koydular ve şimdilik kazandılar. Zaten, yıllardan beri o Nevruz kutlamaları, hep bahaneydi. Asıl amaç, bölücü örgütün geniş taraftar kitlelerini peşinden sürükleyip, tanıtımını yapmak ve hedefe, bir adım daha yaklaşmaktı. Ülkemizi yöneten gafiller ise, bunu “toplumsal barış” zannedip, bu hileli kutlamalara kendileri de katıldılar. Ve, yanan ateşin üstünden atlayarak, ülkemizi büyük bir ateşin içine attılar. SON NEVRUZ, “DÖNÜŞÜ OLMAYAN BİR YOL”A İŞARET EDİYOR 21 Mart 2013 günü Diyarbakır’da kutlanan son Nevruz, bölücülerin artık dönüşü olmayan bir yola girdiklerini, özgüvenlerini kazandıklarını, isteklerini parça parça elde ettiklerini ve çok da uzak olmayan bir gelecekte, bölünme arzularına kavuşacaklarını gösterdi. Hapisteki Bölücübaşı’nın, devlet desteği ile yandaşlarına hitap etmesi, yol haritası çizmesi, “Bölünmek istemiyoruz.” diyerek, iki yüzlü davranan Kürt vatandaşlarımızın da meydanları doldurup, tek bir Türk Bayrağı’nın ortada görünmemesi, artık her şeyi ortaya koyuyor. YALAKA BASIN, BÖLÜNME DESTEKÇİSİ Değerli okuyucularım, “Milletin ortak sesi” olması gereken basınımız, bu rezalet karşısında, bütün bu olup bitenleri tasvip eden başlıklar attı ve bölünme sürecini desteklemeye devam ediyor. İki-üç gazetenin ve televizyon kanalının dışında, onların bu rezalete bölücülerden daha çok sevindikleri görüldü. Bunu, neden yaptıklarının iki sebebi var. Birincisi, bu gazete ve televizyonların sahipleri, devletin ihalelerinden beslenene birer “İş adamı” dır. O sebeple, yazarlarına talimatla yazı yazdırıyor ve haber yaptırıyorlar. İkinci sebepse, yazarlarının işsiz kalma korkusudur. Yani yazarı da, patronu da sırf kişisel çıkarları için ülkenin bölünmesine çanak tutuyorlar. Nevruz’un ertesi günü, bütün gazeteleri dikkatle okudum. İsim vererek, size birkaç başlıktan örnek vereyim. Şu başlıklara, dikkatle bakın. Star Gazetesi ; “İmralı, silahları susturun dedi. Hayırlı Perşembe” Hürriyet Gazetesi ; “İslam Bayrağı Altında. Destekleyene Selam Olsun. Bu Çağrı Olumlu. Ve Yeni Bir Başlangıç.” Habertürk Gazetesi ; “Çözüm Sürecinde Türkiye Halaylarla Coştu. Yeni Dönem Başlıyor. Yeni Cumhuriyetin İlan Günü, Piyasalarda Bahar Havası” Akşam Gazetesi ; “Apo, Devletinin Hizmetinde, Helalleşme Zamanı” Radikal Gazetesi ; “Biji Türkiye, Öcalan Daha Ne Desin? Selam Öcalan’a” Vatan Gazetesi ; “Barış Piroz Be!” Sabah Gazetesi ; “Bugün, Siyasetin Zafer Günüdür.” Milliyet Gazetesi ; “Öcalan, Kardeşlik Mesajı Verdi. Bölge Artık Şaha Kalkacak.” Yeni Şafak Gazetesi ; “En renkli Kutlama, Barış Zamanı. Taraf Gazetesi ; “Erdoğan ile Öcalan’ın Ortak Vizyonu” Aynı patronların sahipliğindeki televizyon kanallarının yayınları da, hemen aynı başlıkları ve aynı nitelikte haberleri içeriyordu. TAVİZİN SINIRI YOK ! Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, ilk seçildiği günden itibaren bu konuda hem bölücü örgüte, hem de onu destekleyen dış güçlere verdiği tavizlerle sorunu, işte bu noktaya getirdi. Ne var ki, bizdeki “yalaka” basına rağmen, dış basın her şeyi apaçık yazıyor. Türkiye’nin bir bölünme sürecine girdiğini, Bölücübaşı’nın isteklerini bir bir elde ettiğini, Başbakanın “Başkan” olma arzusunun, bölünme sürecini hızlandırdığını, gayet açık bir biçimde belirtiyor. Dış güçlerden Amerika’nın Ortadoğu Planı, bu konuda Başbakanın da, bölücü örgütün de işini kolaylaştırıyor. Amerikan Başkanı’nın geçen hafta, sırf bu maksatla İsrail’e gelip, yolu kesilen gemi için İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi boşuna değildi. Bu özür, yolundan dönmemesi için Başbakana destek ve moral vermek maksadından başka bir şey de değildi. ZAFER KAZANAN BÖLÜCÜLER, TEYAKKUZDA Bölücübaşı, Diyarbakır meydanında okunan iktidar destekli mektubunda militanlara, “Silahları bırakın ve gidin.” diyor, ama hiç kimsenin ne gittiği, ne de gideceği var. Silahları bırakmak da yok. Bunun, karşılığının ne olduğu iktidar tarafından açıklanmasa da, kamuoyu artık her şeyi biliyor. Bölücülerin istekleri yerine getirilmediği takdirde, silahların yeniden konuşacağı, gayet iyi anlaşılıyor. İktidar, bir yol çizmiş, gidiyor. Halkımızsa, bütün bu olup bitenleri şimdilik sadece seyrediyor. APO’YA SEVDANIN YOLLARI, MİLLET’E KURŞUNLAR İktidarın icraatında, hiçbir değişiklik yok. “Gözükara”, bastırmış gidiyor. Anayasa, istediği biçimde hazırlanıyor. Muhalefet partileri, bu çalışmaya koşarak katılıyor. Atatürk ilkeleri Anayasa’dan çıkarılırken, onun için yapılan dualar da, Diyanet’in hutbesinden çıkarılmış. Vergiler, her yerde tıkır tıkır toplanıyor. Harcamak için para çok. Son olarak, hiçbir açıklaması yapılmadan çıkarılan “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu” ile bütün apartmanların “Risk Değerlendirilmesi” yaptırması (ne demekse), yaptırmayanlardan 3000+4851 lira alınacağı ve bunun her ay tekrarlanacağı belirtiliyor. Yeter ki, para gelsin.Millete yapılan şu zulme ve şu yağmaya bakın. Eğitimde yapılan değişiklik, yerine bir türlü oturmadı. Kendileri de, uygulamadan pek hoşnut değil. Milli Eğitim Bakanı, ha var, ha yok! Değerli okuyucularım, aslında hiçbir şey yolunda gitmiyor. İşin kötü tarafı, halkın seçip Meclise gönderdiği muhalefet partileri de, iktidara karşı hiçbir konuda etkili olamıyor. Başbakan, iktidarın bütün günahlarını, muhalefetin üstüne atıyor. Bunu bazen, onlarla alay ederek yapıyor. Başından beri, denetlemek yerine verdiği tavizlerle iktidarı destekleyen MHP’nin çırpınmaları, artık fayda etmiyor. CHP’ye gelince, kendi iç meselelerinden, iktidara karşı muhalefet yapması bir türlü mümkün olmuyor. Sivil toplum kuruluşları ise, suskun ya da tepki vermekte nedense isteksiz görünüyorlar. Şehit analarının, babalarının göz yaşları hiç dinmiyor! Benim de, içim yanıyor! “Newroz Piroz be”, ama Türkiye’ye yazık oluyor! Sizin anlayacağınız, “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete !” |
||
|
||
Etiketler: |
|