Moved Permanently

        Terör Örgütü’nün başı Apo’nun  kayığına binen Başbakan’ın, heves ettiği yeni sistemin Başkanı olabilmek için, ülkemizi adım adım uçuruma götürdüğünü, dilim döndüğünce bu köşede yazmaya çalıştım.

       Adına “Açılım” dedikleri bohça, yavaş yavaş açılmaya başladı. “Süreç” dedikleri tehlikeli döneme de, artık girilmiş oldu.

       Yurt dışında (Norveç’in Başkenti Oslo’da) start alan Türkiye’yi bölme planları, uygulanmak için vakit saymaya başladı.

        Daha önce de defalarca yazdım. Biz, bir savaş mı kaybettik? Bir boks ringinde dövüşürken, havlu mu attık? Geçit vermeyen bir yolun ortasında, arabamız mı bozuldu? Barutumuz mu tükendi?

         Bize ne oldu ki, bir terör örgütüne teslim olduk?

        “Terör örgütü ile, asla pazarlık etmeyiz.” diyen Başbakana ne oldu ki, tamamen tersine döndü? Örgüt liderine yalvarır gibi ayağına gitmeler, yitirilen 40 bin cana rağmen, bu canlara kıyanlara boyun eğmeler de ne demek oluyor?

                                              OLAN,  ŞU’DUR !

        Biz, savaş filan kaybetmedik. Psikolojik iç ve dış baskı altında kalan Ordumuz güç kaybetti. Öncelikle, moral gücünü kaybetti. Silahlı gücünü kullanmaya, zaten tam yetkili değil.

        Oluşturdukları birliğe üye olabilmek için Avrupa’ya, dost kazığı yemeye alışık olduğumuz için Amerika’ya bağımlı olan siyasi iktidar, bu iki gücün sözünden çıkamayınca, elimiz kolumuz işte böyle bağlandı.

        Ama, bunlardan önemlisi, siyasi iktidarın Türkiye’de bir rejim değişikliğini aklına koymuş olmasıdır.

        Başka bir söylemle maksatları, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni onun ilkelerinden arındırmak, “Seküler” dedikleri laik devlet düzeni yerine, pek özendikleri bir “Molla” düzenini ülkeye hakim kılmaktan ibarettir.

        Yüce dinimizi gençlik yıllarımdan beri inanarak benimseyen, emirlerine uymaya çalışan ve onu öğreten okullarında ders veren bir kişiyim. Dini değerlere aykırı hiçbir düşüncem  yoktur ve olmadı.

        Lakin,  onların niyetlerinin ve yapmak istediklerinin dindarlık, dinimize hizmet ve halkımızı iki cihanda esenliğe çıkarmak olmadığını çok iyi biliyorum. Yani, düşüncelerinde samimi olmadıklarını ısrarla söylüyorum.

                       PEKİ, BAŞKA  AMAÇLARI  DA  VAR MI_?

       Var tabii ! Başbakan, bu değişiklik sırasında “Demokratik Parlamenter Sistem” yerine, tıpkı Amerika’daki gibi Türkiye’ye “Başkanlık Sistemi”nin getirilmesini, kendisinin de “Başkan” olmasını istiyor. Ve, onun bu arzusunu, artık herkes biliyor. Galiba, esas amaç da bu.

       İyi bilinmeli ki, Başkanlık Eyalet Sistemini, bu sistem de kısa sürede bölünmeyi getirecektir.

       Yeni Anayasa çalışmaları, tamamen bu düşünce üzerine yapılıyor. Muhalefet partileri, bu durumu çok iyi bildikleri halde, Anayasa çalışmalarına tıpış tıpış gidiyorlar.

       Geçen hafta, önceden tanıdık bir Muhalefet Partisi Milletvekili ile konuştum.  Bu konu açıldı. Vekil özetle, “Merak etme, biz ona geçit vermeyiz. Sonunda bizim dediğimiz olur.” deyince, yüzüne karşı çok saf olduğunu söyledim.

        Aşığı  ile kaçan karısını izleyen adamın, hiçbir müdahalede bulunmadan sabırla hep “Du bakalım.” demesi aklıma geldi.

         Neticede kadın elden giderken, bu Vekil de “Du bakalım.” diyerek, ülkenin elden gittiğinin her halde farkında değildi.

                            TUTANAKLAR,  KASTEN  SIZDIRILDI

       “Terör örgütüyle, katiyen görüşmem.” diyen Başbakan, MİT Başkanı’nı kullanarak, İmralı’yı komşu kapısı yaptı.

        Teröristbaşı’nın isteği üzerine geçen hafta, örgütün siyasi temsilcilerini de Ada’ya gönderdi. Hem de, özel bir deniz aracı ile yolladı.

       Gizli yapılan ve gizli kalması gereken görüşmenin tutanakları, aradan 24 saat geçmeden bir gazetede yayınlandı.

       Çünkü, tutanaklar basına el altından ve kasten verildi. Amaç, bunları yayınlatıp, kamuoyunun tepkisini ölçmekti.

       Ve tepki ölçüldü, sonuç “Sıfır” çıktı. Yani, kamuoyundan çıt çıkmadı.

       Tutanakları okumuşsunuzdur. Ama, ben yine de özetleyeyim.

       Apo, diyor ki:

·        Bu çabalarımız sonunda, Türkiye’de bir rejim değişikliği olacak ve yeni bir Cumhuriyet oluşacak.

·        Başarılı olamazsak, ülkede kaos olur, ardından isyan ve savaş gelir. O zaman, hepimizin hayatı tehlike altına girer.

·        Affedilmek yerine, hepimiz  tabii yolla özgür olacağız.

·        Acele etmeyelim, yönetimde de özgür (özerk) olacağız.

·        AKP’nin iktidara gelmesinde en etkili biz olduk ve onlara iktidarı biz sunduk. Ayakta tutan da biziz.(benim)

·        Başbakanı, MİT Olayı’nda tutuklanmaktan ben kurtardım. (Ne demekse?)

·        Merkezi Amerika’da olan ve 120 okulu bulunan Gülen Cemaati’nin,  para kaynağı merak konumuzdur.

·        Tayyip Erdoğan’ın Başkan olmasını destekliyoruz.Onunla ittifak yapmaya hazırız.

                         BUNLAR, ISINMA HAREKETLERİ

    Değerli okuyucularım, Apo’nun, tutanakların özeti olan bu açıklamaları, bir uvertür (giriş/açılış) ve ısınma hareketidir.

     Eğer, siyasi iktidarın düşüncesinde bir değişiklik olmaz, muhalefet de bütün bu olup bitenleri öküz gözüyle seyrederse, bölücü örgüt hızla yol almaya devam edecektir.

   Eh, halk olarak biz de aynı biçimde seyretmeye devam edersek, (söylemeye dilim varmıyor, ama) bu bölünme olacaktır.

                         BÖLME’DEN ÖNCE, ÇARPMA GELİR!

        Aritmetik işlemlerinde önce Çarpma, sonra Bölme, daha sonra da Toplama ve Çıkarma yapılır. Yani, Bölmeden önce Çarpma gelir. Bu demektir ki, önce Çarpma, daha sonra da Bölme işlemi yapılır.

        Bu güzel vatanı, Bölme işlemi yapar gibi bölmek isteyenlere, inanıyorum ki o işlem yaptırılmayacaktır.

        Çünkü, şimdilik sesi çıkmayan bu halk, kural gereği önce “Çarpma” işlemi yapacak ve bu ihanetlerini,  bölücülerin ve şeriklerinin yüzlerinin ortasına çarpacaktır.