2009 yerel seçimleri ile 2014 yerel seçimlerinde aday adayı olanlar arasında kıyaslama yapmakta yarar görüyorum. 2009 yerel seçimlerinde AK Parti'den aday adayı olanlar, hem vizyon sahibiydiler hem de partinin arkasında dik durdular. Ama İbrahim Duraklı hariç. Hatta o dönem aday adaylarının kaynaşma ve dayanışma içerisinde hareket etmesi, AK Parti'yi şanslı bile kıldı gözümüzde. Ama ta ki Duraklı bağımsız aday olarak seçimlere girinceye kadar. Bundan sonra AK Parti'de bölünmeler oldu, parti ilçede üçüncü sıralara geriledi. AK Parti aylardır, 2014 yılının Mart ayında yapılacak olan seçimlere kilitlendi... Özellikle belediye başkan adayının kim olacağını merakla bekleyen partililer, teşkilat içerisindeki adamcılık tutumu nedeniyle aday belirlemekte sıkıntı yaşıyor. Her kafadan çıkan çatlak seslerden dolayı Genel Merkezle sağlıklı bilgi alışverişi yapılamıyor. Tabi ki Türkiye'de yaşanan yolsuzluk, rüşvet ve cemaat hesaplaşması da bunları büyük ölçüde etkiliyor. Daha doğrusu, adayların hangi usullerle belirlenmeye çalışıldığını tam olarak kestirmek mümkün değil. AK Parti nasıl bir belediye başkan adayı istiyor, bilinmiyor. Çok laf üretip hiç bir işi beceremeyen bir olgu ortaya çıkıyor. AK Parti teşkilatının bu gidişle adayını sağlıklı belirleyeceğine inanmıyorum. Yerel seçimlerin gündeme geldiği günden itibaren, teşkilat ağırlığını ortaya koyamadı gitti. Teşkilat içindeki aday ayrımcılığı da hat safhada. Her bir teşkilat üyesi, 'benim adamım aday olursa bu seçimi alırız' diyerek olayı tamamıyla kişiselleştirip, laf kalabalığı yapıyor. Bu tarz söylemler, AK Parti'nin doğru karar alamayacağına yardım etmekten başka bir şeye yaramıyor. Genele bakıldığında her İlçe Başkanı, kendi durumuna göre pozisyon alıyor... İlçe teşkilatı, kadın kolları ve gençlik kolları, yani anlayacağınız her birim kendisine göre aday şekillendirmeye çalışıyor. Her birim ayrı telden çalıyor ama son kararı Genel Merkez verecek. Bunu teşkilat iyi biliyor. Yani teşkilat çok laf, az icraat peşinde.
"YAPTIKLARINIZ PROFİLİNİZDIR" 2009 yerel seçimlerinde AK Parti'den aday adayı olanlar, düzenledikleri tanışma, kaynaşma ve dayanışma yemekleri ile aday adaylarının vizyonunu ortaya koymuştu. İbrahim Duraklı hariç diğer aday adaylarının hepsi, adaylığı gelen Levent Köksalan'ın arkasında devam kararı alarak birlikte seçime girdiler. İşin özüne baktığımızda 2009 yerel seçimlerindeki aday adayları, daha heyecanlı ve coşkulu bir süreç yaşadı. 2009 yerel seçimlerinde Saray'da bir heyecan ve coşku vardı. Bir hareket vardı. Aday adayları ve parti teşkilatındaki birimler de dahil olmak üzere tanışma ve kaynaşma yemekleri düzenleniyordu. Her aday adayı yapacakları projeleri tanıtıyordu. Yani ilçede bir seçim havası vardı. Ama şimdi bakıyorum da, aday adayları bitkin ve yorgun düşmüş. Acaba aday adayları çok çalıştı da ben mi göremedim. Bir ara yaptıkları köy ziyaretlerinin haricinde çalıştıklarına şahit olmadım. Sadece kahvehane siyaseti yaptılar, bunun ötesine gidemediler. Ayrıca AK Parti aday adaylarının bir çoğu ailelerinden ve yakın çevrelerinden destek alamıyor. Çevresinden destek alamayan adayın bir başkasından destek beklemesi bana göre abes. Toplumdan destek alabilmek için önce aile bireyleriyle seçmenin karşısına çıkılmalı.
"AK PARTİ'DE ÖNSEÇİM SÖZ KONUSU DEĞİL" AK Parti'de demokrasi işlemediği için önseçim söz konusu değil. AK Parti'de demokrasi sadece ve sadece bireyler için geçerli. Yani anlayacağınız demokrasi sadece Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için geçerli. O sebeple demokrasiden söz etmek olmaz. CHP'liler gibi kapalı kapılar arkasında, aman ha!.. Önseçim olursa hiç beklemediğimiz sonuçlar çıkar. Başımıza iş açarız. Onun için merkez yoklaması olsun. Ama bize sorulsun, diyorlar... Bu CHP'nin önseçim korkusu. Ancak AK Parti'de böyle bir korku yok. Çünkü zaten demokrasi işlemiyor. Partide tamamıyla biat hakim...
|