ads
DOLAR 36.24 ₺
EURO 38.09 ₺
STERLIN 45.69 ₺
G.ALTIN 3,374.97 ₺
Ç.ALTIN 5,619.13 ₺
BİLEZİK 3,134.34 ₺
BTC 97,631.96 $
ETH 2,701.21 $
BİST 9,877.59

YİYİP İÇTİKLERİMİZLE Bizi Zehirliyorlar!

Yayınlama: 15 Ocak 2013 Salı 13:09 Kaynak: Haber Merkezi Editör:

YİYİP  İÇTİKLERİMİZLE  Bizi Zehirliyorlar!

Devletin öncelikli görevi, halkın sağlığını korumaktır. İktidar, sağlık hizmetlerinde çok başarılı gibi görünse de, çıkarları için halkın sağlığını ayak altına alanları nedense görmüyor. İnsanın aklına, “Aralarında acaba bir çıkar ilişkisi mi var?” sorusu geliyor.
     
        Bu köşeyi izleyen okuyucularım hatırlayacaklardır. Yiyip içtiğimiz  hileli gıdalarla halkın sağlığının nasıl tehdit edildiğini, bu meyanda devletin kontrol görevini yapmadığını birden fazla defa yazmıştım.
         Ulusal yayın organlarında da bu konu sık sık halkın gündemine getirildiği halde, ne yazık ki bu denetimsizlik sürüp gidiyor.
         Para hırsı, bu halk düşmanlarının gözlerini o kadar bürümüş ki, - denetim de olmayınca - halkı zehirlemeye devam ediyorlar.
         Bu konuda en son yazdığım yazıda,  uzun süre dayanması için yoğurtlara domuz jelatini katıldığını, hemen bir çok gıda maddesinin, kanserojen madde içeren GDO’lu ürünlerden yapıldığını, et ürünlerinin çoğunda kaçak kesilen at, eşek gibi hayvanların etlerinin kullanıldığını, tavuk, et ve yumurtaların hormon kullanılarak üretildiğini, hemen bütün gıda maddelerine uzun süre dayanmaları için zararlı katkı maddesi  ile boya karıştırıldığını, bu maddelerin kansere yol açtıklarını belirtmiştim.
        Bu sahtekarların ayrıca, son tüketim tarihi geçmiş ürünleri toplayıp, yeni etiketler basarak süreyi uzattıklarını ve zararlı hale gelen bu ürünleri tekrar sattıklarını da ifade etmiştim.

                                TARIM  BAKANLIĞI  UYUYOR MU?
       Gıda denetiminde tek yetkili kurum olan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve bağlı birimleri, modern laboratuarlarına rağmen bu denetim görevini gereği gibi yapmıyor.
       Şikayetlerin artması ve basın yayın organlarında sık sık tekrarlanması üzerine Bakanlık, geçen aylarda nihayet harekete geçti. Ve, hileli gıda üreten kimi firmaları açıkladı.
       Bakanlık, aynı konuda üç gün önce de bir açıklama yaptı ve özellikle süt ürünlerinde hile yapan firmaları teşhir etti.
       İnternet’te de yer alan açıklamalarda, tanınmış hiç bir markaya rastlamadık. Oysa, Bakanlık daha önce yaptığı açıklamada, adı-sanı bilinmeyenlerin yanında tanınmış “Apikoğlu” ve“Pınar” mamullerinde de hile görüldüğünü açıklamıştı.
       Bu defa, yine tanınmayan ve merdiven altı denilen üretimi yapan firmaların açıklandığını gördük.
       Yaptığım araştırmada, anlı-şanlı kimi firmaların da büyük gıda hilesi yaptıklarını ancak, ne hikmetse onların korunduklarını öğrendim.
       Bu durumda, insanın aklına çeşitli sorular geliyor. Tanınmış kimi hileci firmalar acaba neden korunuyor? İnsanın aklından,  “Bunun altında yatan acaba nedir?” diye sormak geçiyor. Tıpkı, otları kurutup kutulayarak, ilaç diye satanlarda dolduğu gibi.
       Ya, o kolalı ve gazlı içeceklere neler kattıklarını biliyor musunuz?

                         ŞİMDİ DE,  EKMEK’LE  ZEHİRLİYORLAR !
      Son dolaşan bilgiler, soframızdan eksik olmayan ve temel gıdamız olan ekmekle ilgili. Ekmeğe, daha doğrusu un’ların içine “Le-Sistein” adlı bir kimyasalın karıştırıldığı, hamurun kolay işlenmesi için katılan bu maddenin tehlikeli ve kanserojen bir madde olduğu belirtiliyor.
      İşin ilginç yanı, bu maddenin Çin’den ithal edildiği ve Berberlerden toplanan insan saçları ve domuz kılı ile kümes hayvanlarının kanatlarından üretildiği ifade ediliyor.
       Tarım Bakanlığı’ndan bir yetkili, “Bakanlık olarak, bunun ithaline izin vermiyoruz.” dese de, un üreticileri bu maddenin piyasada kolay bulunduğunu ve bütün un’lara katıldığını söylüyorlar.
       Bakanlık yetkilisi, demek ki doğru söylemiyor.

                      SUCUK,  SALAM  VE  SOSİS’LERE  DİKKAT !
       Büyük tat alarak yediğimiz “sucuk, salam ve sosis”lerin hileli etlerinden başka, içine katılan koruyucu maddelerin de çok tehlikeli olduğu ve kanserojen etki yaptıkları belirtiliyor.
       Büyük üreticiler bu hileyi yaparken, kimi kasapların da onlardan geri kalmadıkları söyleniyor. Bu kasapların, perakende satış sırasında etlerden tıraşlanan “artık”ları biriktirip sucuğun içine kattıkları ve sucukları genellikle artık ve satışı mümkün olmayan etlerden ve yağlardan yaptıkları, bu hileli durumu ise, kullandıkları baharatla kapattıkları ifade ediliyor.
       Aynı hilenin salam ve sosis üretiminde de yapıldığı ve bu ürünlerin içine  de koruyucu olarak, kanserojen nitelikli maddelerin katıldığı belirtiliyor.
       Fenni gübre  ile üretilen hormonlu sebze ve meyvelerden başka, öteki gıda maddelerinin de hileli ve sağlığa zararlı biçimde üretilmesine yetkililerin neden göz yumduklarını anlamak mümkün değil. Aslında mümkün, ama ben söylemesem de, siz zaten anlıyorsunuz
.                                                          ***

Saray Belediyesi’nin, bir de “Halk Korosu” Var
                              Var, Ama ...
       Saray Belediyesi, kültürel hizmetleri çerçevesinde bir de “Halk Korosu” kurdu. Musikiye meraklı ve yetenekli hemşerilerimizin  bay ve bayanlı olarak oluşturdukları Koro, 19 Mayıs’ta verdiği “Açıkhava Konseri’nden sonra, ikinci konserini 26 Aralık 2012 akşamı, Saray Kültür Merkezi’nde verdi.
       O gün, Saray’ın  dışında olduğum için, konseri izleyemedim. O sebeple, pek üzüldüm. Lakin, Koro’nun Yüksek Okul Salonu’nda ve Kent Konseyi Kültür Evi’ndeki provalarını, daha önce izlemiştim.
        Gurup ve etkinlik amatör nitelikli olduğu için, oluşan kimi kusurlar konser sırasında izleyiciler tarafından şüphesiz hoşgörü ile karşılandı.
        Konseri, canlı olmasa da geçen hafta TEK RUMELİ adlı televizyon kanalından izledim.
       Konser, çok kötü biçimde kayda alındığı için, televizyondaki yayını da kötü oldu. Amatör etkinliğin başarılı yanları da, bu kötü yayınla böylece kaybolup gitti.
       Her şeye rağmen, cesaret gösterip Koro’ya katılan bu Müzik sevdalıları ile, onları destekleyen Saray Belediyesi’ni kutluyorum. Ama, onlara ve Belediye yetkililerine, buradan küçük bir tavsiyem var.
       Saray’ı mesken edinen TRT’nin değerli Sanatçılarından bu konuda yararlanmak, pekala mümkün. Ayrıca, profesyonel sanatçılarla eş değerde kendisini yetiştiren değerli hemşerimiz Eczacı Kadri Emir’den de aynı şekilde yararlanmak, tabii ki mümkün.
       Bu arada, Saz Heyeti’nin yeniden gözden geçirilip güçlendirilmesini, Koro elemanlarının da, daha başarılı bir topluluk haline gelebilmeleri için, provalarla daha sık bir araya gelmelerini öneriyorum.
       Böylece, halkımızın o güzel alkışları karşılığını bulmalı ve sadece hak edenlere gitmelidir.
                                                       ***
   Gürkan Kesim’e, Takdir ve Teşekkürler
       İlçemizin Müftüsü Bahri Şamat’ın, Ayaspaşa Camii’nde başlattığı ibadet amaçlı dini sohbetler, her Pazar günü Sabah Namazı’nda devam ediyor.
       Caminin İmam Hatibi Yaşar Arabacı Hoca’nın ev sahipliğindeki dini etkinlik, halkımızın büyük ölçüde ilgisini çekiyor ve katılım sağlıyor.
       Kılınan namaz, yapılan dua ve zikirlerden sonra, katılan vatandaşlara ayrıca, hemen yakındaki İmam  Hatipliler Derneği Lokali’nde, çeşitli ikramlarda bulunuluyor.
       Bu haftanın ikramını sağlayan, değerli hemşerimiz İşadamı Gürkan Kesim’e, katılan hemşerilerim adına takdirle birlikte teşekkür ediyorum. 
       

İlk Yorumu Sen Yaz
code
google-site-verification=uSnnSC5jUTWittUtiCokfxv6706ikL65px5KxiN1Mg4