Bu bölgede, onları tanıyanların sayısı çok. Ben, bu yazımı tanımayanlar için yazdım. Çünkü, onları ben de geç tanıdım ve pek şaşırdım. Bu şaşkınlığım, tabii ki “takdir” dolu bir şaşkınlıktı.
Ulema, öldükten sonra da yaşamak isteyenlere, şu üç şeyi arkalarında bırakmalarını öneriyor. Verilmiş Sadaka (Sadaka-i Cariye), Hayırlı Evlat ve Yararlanılacak Eser.
Konuyu biraz açacak olursak, “Sadaka”; hayır ve yardım anlamına geliyor. Muhtaç kimselere, yardım etmek olarak tanımlanıyor. Sadaka veren insanlara “Hayırsever insan” nitelemesi yapılırken, onlar toplumun her kesiminde takdir ve saygı görüyorlar.
“Hayırlı Evlat” ise, her ana-babanın sahip olmak istedikleri evlat tipidir. Hiç kimse, çocukları için bunun aksini düşünmek istemez. Ama, hep böyle olur mu? derseniz, tabii ki bütün evlatlar ne yazık ki böyle olmuyor.
“Yararlanılacak eser” dendiğinde ise, bilimsel bir kitaptan tutun da, herkesin faydalanabileceği okul, cami, çeşme, köprü, yol vb. aklınıza gelen bu türden eserler, bu nitelemenin içinde yer alıyor.
HAYIRSEVERLER, OKUL YAPTIRMA KAMPANYASI’NDA
12 Eylül 1980 darbesinden hemen sonra, askeri yönetim ülke çapındaki okuma-yazma oranını artırmak için başlattığı kampanyaya, bir de “Okul Yaptırma Kampanyası” eklemişti.
Bu işin koordinasyonuna, İstanbul’da beni memur ettiler.
Kampanya hızlı başladı ve çok büyük ilgi gördü. İlgiyi daha çok artırmak için, “Öldükten sonra da yaşamak istiyorsanız, bu kampanyaya katılın.” diye afiş bastırıp, İstanbul’daki bütün geniş alanlara ve caddelere astırdım.
İstanbul Müftüsü Selahattin Kaya da, fetvasını bu yönde verince, hayırseverler arasında adeta bir yarış başladı.
İlgi, arttıkça arttı ve bir yılda devletin yaptırdığı okul sayısının tam 4 katı kadar okulu, bu hayırseverler yaptırdılar.
İstanbul’daki okulların adlarına bakıldığında, pek çoğu bu kişilerin adlarını taşır. Ben ayrıldıktan sonra da, bu uygulama devam etti. Hızı kesilse de, bütün Türkiye’de devam edip gidiyor.
Ne var ki, hayırsever vatandaşlar parayı bastırıp bu işi yaparken, devleti yönetenler, devletin otoritesini kullanarak, kimi okullara kendi adlarını verdiriyorlar.
Bu tutum, bu insanlara karşı büyük haksızlıktır. Devletin yaptırdığı okullara bu kişilerin değil, özellikle yurt savunmasında şehit düşenlerin adları verilmelidir. Hukuki mevzuat da, zaten bu yöndedir.
SARAY’DA, “ARICI KARDEŞLER” DİKKATİ ÇEKİYOR !
Hayır maksatlı okul yapımı dendiğinde, Saray’da “Arıcı Kardeşler” akıla geliyor. Fehim, Saadet, Ahsen, Basri ve Selvet isimli bu 5 kardeş, ilçemize bağlı Bahçedere Köyü’nden Mustafa Arıcı’nın çocukları.
Biliyorsunuz, bu çocuklar bir araya gelip, merhum babalarıyla, hayatta olan annelerinin adına, ilçemizde bir Anadolu Lisesi yaptırdılar. Daha doğrusu, mevcut Anadolu Lisesi’ne ilave bina yaptırıp, okulu yeniden dizayn ettirdiler. Ve bu günkü modern konuma getirdiler. Okula, bu çocukların baba ve annelerinin adı verildi.
Okul böylece; Laboratuarları, Konferans Salonu, Kütüphanesi, Sınıfları, Bahçesi ve diğer bölümleri ile tam bir “Eğitim Kampüsü” konumuna girdi.
Mustafa / Elmas Arıcı Anadolu Lisesi öğrencileri, göze batan fiziki bir konfor içinde ve Okulun başarılı Müdürü Neşet Baltaş’ın yönetiminde, eğitimlerini başarıyla sürdürürken, mezunları da yüksek öğrenim programlarına girişte, büyük başarı gösteriyorlar.
PEKİ, KİMDİR BU “ARICI KARDEŞLER” ?
Bu 5 kardeş, Mustafa-Elmas Arıcı çiftinin çocukları olarak, Saray’ın Bahçedere Köyü’nde dünyaya gelmişler.
Babaları, köylerine modern ziraat yöntemlerini getirdikten sonra, çiftçilere iyi bir örnek olmuş. Ama o çocuklarını, tarım yerine ticarete yönlendirmiş. Bunun üzerine büyük oğlu Fehmi, 1968’de İstanbul’a giderek, ticarete atılıyor.
Fehmi Arıcı, 10 yıl sonra kardeşleri Ahsen ve Basri’yi de yanına alarak, iç giyim (çamaşır) üretim ve satışına başlıyor.
1980 yılında, henüz 52 yaşında olan babalarını kaybeden Arıcı Kardeşler, işlerinde başarı sağlayınca,1991 yılında “Arıcı Tekstil San. Tic. Ltd. Şti” ni kuruyor ve işlerini büyütüyorlar.
1994 yılında tekrar Saray’a gelen Arıcı Kardeşler, önce bir Konfeksiyon Atölyesi, peşinden de iç giyim alanında mikro kumaşı üretmek üzere, “Atılım A.Ş” yi kuruyorlar.
NBB markası ile piyasaya çıkan kardeşlerin, 12 bin m2 lik alanı kaplayan bu işyerinde, halen 300 kişi çalışıyor. Daha sonra, Türkiye genelinde 55 Satış Mağazası açan Arıcı Kardeşler, “Loya” olarak anılan bir marka üreterek, bu markaya ait ürünleri satan perakende mağazalarında da, toplam 600 kişinin istihdamını sağlıyorlar.
Arıcı Kardeşler, toplamda ise, 1500 kişiye yeni iş imkanı sağlamış oluyorlar.
Yardımseverlikleriyle tanınan Arıcı Kardeşler, yoksul çocukların eğitimi için de, ayrıca destek veriyorlar.
Ne var ki, kardeşlerden Basri Arıcı, en verimli çağında ve henüz 49 yaşında iken, 2007 yılında vefat ediyor. Mekanı, Cennet olsun.
Görülüyor ki Arıcı Kardeşler, bu dünyada sadece kendileri için çalışmıyorlar. Kazandıklarını, çalışanları ile paylaşan ve özellikle hayır işlerine yönelen bu aileyi, mutlaka örnek almak gerekiyor.
İlçemizde, bu ölçekte başka aileler de var. Kendilerini gizli tutsalar da, onların da hayır işlerine önem verdiklerini biliyoruz.
Lakin, örnek olmaları için, Arıcı Kardeşler gibi onların da ortaya çıkmalarını bekliyoruz.