Devlet, ebed-müddet. Çalışanları ise, geçicidir. Ama, o çalışanlara ayrılırken, “Burada, ne işler yaptın? Hangi kalıcı eseri ya da hizmeti bıraktın?” diye sorarlar. Verecekleri cevap, çok önemlidir. Çünkü, yaptıkları ya da bıraktıkları ortadadır. Bu devlete, mesleğimin her kademesinde tam 35 yıl hizmet ettim. Öteki hizmet edenleri de hem çalışırken, hem de emekli olduktan sonra gördüm. Devlete, büyük bir sadakatle bağlananları ve aynı bağlılıkla milletin işine koşanları yakından tanıdım. Amaaa, devleti bir güven ve iyi bir geçim kapısı yapanlarla, onu soyanları, onun otoritesini kullanıp millete zulmedenleri de gördüm. Devletin bütün imkanlarını halk yararına değil de, kendisi ve yakınları için kullananları da tanıdım ve gördüm. “Devlet” adlı eserinde, devleti en iyi biçimde tanımlayan ve anlatan Yunanlı filozof Eflatun’a göre; “Devlet, sadece millet için vardır. Tersi, düşünülemez ve söylenemez.” Adına “devlet” denilen bu büyük otorite, kudreti ve adaletiyle, yeryüzünde Tanrı’nın gölgesidir. Bir vatan’a bağlı olarak anılan bu kudretin gölgesinden, o vatanın bütün mensupları yararlanmak ister. Tabii ki, o gölgeye sığınabilecek bir parça yer bulabilirlerse... “ADLİYE’DE KATİP, ASKERİYE’DE ZABİT ...” ANLAYIŞI Bu anlayış, öteden beri iyi bir geçim için devlete sığınmanın faydasını anlatmaya yetiyor. Böyle kişiler, hele devletin daha da önemli bir katmanında yer bulabilirlerse, işte geçim işi onlar için “ballı kaymak” oluyor. Bu sözlerim, kişisel çıkarını devletin ve milletin çıkarının üstünde tutanlar içindir. Yoksa, halkını ve ülkesini seven, ona hizmet etmeyi, Yaradan’a ibadet etmek kadar kutsal görenleri, bu tanımlamaların tamamen dışında tutmak gerekir. DEVLET İÇİNDE SALTANAT, GÖZE BATIYOR ! Devlet içinde saltanat anlayışı, son yıllarda ne yazık ki göze batmaya başladı. Özellikle mülki amir konumundaki kişilerin, devletin imkanlarını “israf “ derecesinde kullanmaları ve tüketmeleri, halkımızın dikkatini çekiyor. Mesela Valiler için yaptırılan lüks konaklar, büyük paralar ödenerek birden fazlası alınan lüks makam araçları ve israf ölçüsünde yapılan diğer harcamalar, halkımızın gözünde “yetim hakkı yemek” kadar olumsuz karşılanıyor. Devletin tepesindekiler, eline geçirdikleri imkanları lüksten de öte “israf” a dönüştürünce, ötekileri de onlara benzemekten hiç de geri kalmıyorlar. Daha önceki kimi yazılarımda da temas ettiğim bu hususlar şimdi durduk yere değil, yeni mülki amir tayinleri sebebiyle aklıma geldi. Bu ay’ın başında yayınlanan yeni bir Kararname ile birçok ilin Valisi ile, birçok Kaymakam yer değiştirdi. Bu meyanda, ilçemizin Kaymakamı da tayinle ilçemizden ayrılıyor. KAYMAKAM, BAŞARILI OLAMADI ! Sinop’un Ayancık İlçesi Kaymakamı iken ilçemize atanan ve 13 Ağustos 2010 günü göreve başlayan Kaymakam Gülihsan Yiğit, ne yazık ki ilçemizde pek başarılı olamadı. Bu köşeyi izleyen okuyucularım hatırlayacaklardır. İlçemize büyük hizmetleri olan ve kalıcı eserler bırakan önceki Kaymakam Yaşar Karadeniz’in peşinden, Zeki Kaya adlı bir Kaymakam atanmıştı. Kaya’nın kısa süre kalıp ayrılmasından sonra gelen bu Kaymakama, daha büyük umutlar bağladığımızı ve ondan da önemli hizmetler beklediğimizi, “Bahtsız İlçe Saray’ın, Başarısız Kaymakamları” başlıklı ve 25 Ağustos 2010 günlü yazımda ifade etmiştim. O yazımda, 1940 yılından sonra ilçemizde görev yapan Kaymakamların kimliklerine ulaşıldığını, ne var ki bu Kaymakamların içinde başarılı olanlara pek rastlanmadığını da yazımda belirtmiştim. Göreve başlar başlamaz tebrike gittiğim yeni Kaymakamımız Gülihsan Yiğit - kendisinin ilgisi olmadığı halde - bu yazıdan alınmış ve bana tarizde bulunmuştu. Ben de, “Halep oradaysa, arşın burada” deyip, görev süresi içinde kendisini dikkatle izledim. Diğer hemşerilerimiz gibi gördüm ki, Kaymakam’ın kendine olan güvensizliği alınganlığına sebep olmuş, nitekim bu süre içinde ilçemizde onu yad edecek hiçbir kalıcı esere ya da hizmete, imzasını koyamamıştır. O kadar ki, bir resmi evrakın aslına bakıp, kopyasına “Aslı Gibidir.” diyerek imza atmaktan çekinen Kaymakam Yiğit, cebimden para harcayarak köyümün okul yoluna yaptırdığım “Çocuk Parkı”nın, Muhtarın kişisel ihtirası sebebiyle kaldırılmasına da engel olamamıştır. Gerek görüştüğüm hemşerilerim, gerekse Kaymakamın maiyetindeki çalışanlar, Kaymakamın Saray’da övgüye değer hiçbir yanını ve hizmetini söyleyememişlerdir. Haksız yere tenkidine ve hışmına uğrayanlar ise, üzüntülerini büyük bir açıklıkla dile getirmişlerdir. Oysa, Kaymakamın göreve başlarken alınganlık gösterdiği o yazımda, Saray halkı olarak kendisinden beklediklerimizi bir bir sıralamış, ona büyük umut bağladığımızı da ifade etmiştim. Bütün bunlara karşın hakkını teslim etmek gerekir ki, Kaymakamımız giderayak, güzel bir Kaymakam Lojmanı yaptırmıştır. Saray halkı olmasa da, yeni gelecek olan Kaymakamlar, o sebeple kendisini takdirle yad edeceklerdir. Halkımız içinse, “Bir Kaymakam gider, bir Kaymakam gelir.” Önemli olan, giderken unutulmayacak olumlu izler bırakabilmektir. Nitekim, yeni Kaymakamımız Hüseyin Öner, Zonguldak’ın Devrek ilçesi Kaymakamlığından geliyor. Kendisine yeni görevinde başarılar diliyorum. Ayrılırken, “Başarılı bir Kaymakamı kaybettik.” demeyi ve yazmayı umut ediyorum. Göreve başlarken yazdığım o yazıya alınganlık gösteren Kaymakam Yiğit’in, bu yazımı hoşgörü ile karşılayacağını, üstleneceği daha önemli görevler için bundan fayda göreceğini umut ediyorum. Ona, yeni görevinde ve bundan sonraki görevlerinde, başarılarla mutluluklar diliyorum.
|