ads
DOLAR 36.23 ₺
EURO 38.09 ₺
STERLIN 45.64 ₺
G.ALTIN 3,364.37 ₺
Ç.ALTIN 5,619.13 ₺
BİLEZİK 3,134.34 ₺
BTC 97,661.34 $
ETH 2,702.02 $
BİST 9,877.59

Belediye, Cinayete Dolaylı Ortak Gibi !

Yayınlama: 21 Mayıs 2012 Pazartesi 21:44 Kaynak: Haber Merkezi Editör:

Belediye, Cinayete Dolaylı Ortak Gibi !

      Şehrin tam ortasındaki metruk binada, artık cinayet işleniyor. Orada kotarılan bütün pis işler, “Bu Şehirde, Belediye Yok mu? dedirtiyor.

       12 Eylül 1980 darbesinden sonra, Kenan Evren Paşa bir Trakya gezisinden dönüyor. Avcılar’dan geçerken yol boyundaki binaların kimilerinin boyasız, kimilerin yıkık dökük olduğunu görünce, yanındaki İstanbul Valisi’ne talimatı veriyor.
     “Burası, İstanbul’un Avrupa’dan giriş kapısı, ama manzara çok  kötü. Bir ay içinde yol boyundaki bütün binalar boyanacak, yıkılanlar ortadan kaldırılacak.” diyor.
       Talimat, önce darbe liderinin bir emri gibi algılansa da, Belediyelerin böyle durumlara müdahale yetkisinin olduğu anlaşılıyor.
       Ve bir ay sonra Avcılar ana caddesi, rengarenk ve pırıl pırıl oluyor.
                                                        ***
       1984-89 yılları arasında İstanbul Belediye Başkanlığı yapan Bedrettin Dalan, Kenan Evren’in bu emrini hatırlıyor. Dalan, Belediyenin yetkilerini kullanıp, Beyoğlu Tarlabaşı’ndaki o eski bina çöplüğünü yerle bir edip, yolu açıyor ve Beyoğlu’na bugünkü modern “Tarlabaşı”nı kazandırıyor.

                         SARAY BELEDİYESİ, NEDEN  İLGİSİZ?
       Biliyorsunuz, geçen hafta İlçemiz merkezinde, 1000’e yakın kız ve erkek öğrencisi bulunan Yüksek Okulun tam arkasındaki Recaibey Sokak’ta terk edilmiş metruk binada, bir cinayet işlendi. 23 yaşındaki bir kadın, aile içi şiddetin kurbanı olup, kocası tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
      Cinayetin önemi kadar, işlendiği yer de önemliydi.
      Cinayet, 20 yıldan beri  inşaatı yarım bırakılıp terk edilen bir binada, hem de herkesin önünden gelip geçtiği bu binada işlenmişti.
      Tuğla yığını halindeki iki katlı bina yıkılmaya yüz tutmuş, alt katındaki dükkanlar her türlü pislik için, bulunmaz mekanlar haline gelmişti.
      Burası, tinerci çocuklardan tutun da, uyuşturucu kullanan serserilere ve fuhuş meraklılarına kadar her türlü pislik için, tam da aranan bir yer olmuştu. Sıkışanların, burayı tuvalet olarak kullanması da, işin çabasıydı.
    Belediye yetkililerinin, bütün bu olup bitenlerden bilgisi vardı. Halk da, yıllardan beri bu durumdan şikayetçiydi.
    “Bu pisliği buradan kaldırın” diyerek, Belediye yetkililerine söylediğinizde, “Orası mahkemelik, dava sonuçlansın.” deniyor, tedbir alınmıyor ve oyalama yoluna gidiliyordu.
       Vaziyeti izleyen kimi vatandaşlara göre, dava sonuçlanmıştı. Kimilerine göreyse, bu vahim durum karşısında tedbir almak, uzayan bu davanın sonucunu beklemekten daha önemliydi.
      İşin gerçeği ise şöyleydi ve, 3194 numaralı İmar Kanunu’nun 32 nci maddesi ile, 775 numaralı Kanun’un 18 nci maddesi, bu konuda Belediyelere geniş yetki veriyordu.    
     Gerekçesi de çok açıktı. “Sahipsiz gibi görünen boş ve korunaksız binalar, bi-mekan tabir edilen şahısların ve sokak çocuklarının uğrak ve barınma yerleri haline gelmesi sebebiyle, olumsuz görüntülere neden olmaktadır. Aynı zamanda, semt sakinlerini de çok rahatsız eden bu binaların yıkılması veya sahip çıkılarak muhafazalı hale getirilmesi gerekir. Böylece, çevre kirliliği ve halkın can ve mal güvenliğine karşı tehdit oluşturan mekanlar haline gelmesine engel olunmalıdır.”
        Kanunun ya da bu konuda alınacak kararların uygulaması da çok kolaydı. Önce, bu binaların sahipleri uyarılacak, gerekeni yapmadıkları takdirde gereğini Belediye yapacaktı. Üstelik, masraflarını da bina sahiplerinden alarak bu işi yapabilecekti.
        Ama, Belediyemiz 20 yıla yakın bir süredir ilgisiz, halkımız da tepkisiz olunca,  caniler ve serseriler de haklı olarak, keyifli ve kaygısız’dı.

                                      YA  ÖTEKİ  BİNALAR
   İlçemizin İstanbul Caddesi’nden  geçerken, Akbank’ın önünde durup yolun karşısına bakınız. Tuğla yığını halinde yarım kalmış binaların yanında, çimento ile sıvalı binalar, hemen gözünüze çarpacaktır.
       Bu cadde, şehrin tam “ön görünümü”ndedir. Binaları da, eski tabirle “şerefiyesi” olan binalardır. O sebeple, emlak değerleri ile vergileri de farklıdır.
        İyi, ama o halleriyle, şehrin estetiğini bozuyorlar. Onların da sahipleri kaygısız, Belediye de, yıllardır ilgisiz.
        Peki, İstanbul Caddesi’ni, o kötü görünümden kurtarmaya Belediyenin yetkisi yok  mudur? Var tabii.
      Eskiler, “Çoban’ın niyeti olursa, teke’den süt bile çıkarır.” demişler. Eğer, Nazmi Çoban’ın da niyeti olursa, o  sütü kaynatıp, üstüne bir de yoğurt yapar.


                       Belediye’ye, Bir de Övgü…
      Geçen Cuma günü akşamı Yüksek Okul’un önünden geçerken, Başkan Çoban’la karşılaştık. Başkan, “Gel, konser izleyelim.” diyerek, beni okulun Konferans Salonu’na davet etti.
       Büyük bir koro, sahnede yerini almaya hazırlanıyordu. Saray’lı sanatsever kimi hemşerilerimiz Belediyenin teşviki ile bir araya gelmiş ve büyük bir “Türk Müziği Korosu” oluşturmuşlardı.
       Klasik sazların eşliğinde yaptıkları prova bile, usta sanatçıları aratmıyordu. Rumeli Türkülerinden oluşturdukları repertuarı büyük bir başarı ile icra eden yetenekli hemşerilerimizi, büyük ilgi ve takdirle izledim.
       Koro, bir gün sonra 19 Mayıs kutlamaları için de, meydan sahnesindeydi ve çok başarılıydı.
       Koro’da, bayanlar çoğunluktaydı. Biraz daha erkek korist bulmak gerekiyordu. Öğretici bilgili, sazlar mükemmeldi.
      Anlaşılan o ki, bu sanatsever hemşerilerimizi bundan sonra ve çeşitli günlerde hem koro halinde, hem de solo şarkıları ile izleme imkanı bulacağız.
      Bu girişiminden ve desteğinden ötürü, Saray Belediyesi’ni ve Başkan Çoban’ı tebrik ediyorum.
  
İlk Yorumu Sen Yaz
code
google-site-verification=uSnnSC5jUTWittUtiCokfxv6706ikL65px5KxiN1Mg4