Şehrin tam ortasındaki metruk binada, artık cinayet işleniyor. Orada kotarılan bütün pis işler, “Bu Şehirde, Belediye Yok mu? dedirtiyor.
SARAY BELEDİYESİ, NEDEN İLGİSİZ?
Biliyorsunuz, geçen hafta İlçemiz merkezinde, 1000’e yakın kız ve erkek öğrencisi bulunan Yüksek Okulun tam arkasındaki Recaibey Sokak’ta terk edilmiş metruk binada, bir cinayet işlendi. 23 yaşındaki bir kadın, aile içi şiddetin kurbanı olup, kocası tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Cinayetin önemi kadar, işlendiği yer de önemliydi.
Cinayet, 20 yıldan beri inşaatı yarım bırakılıp terk edilen bir binada, hem de herkesin önünden gelip geçtiği bu binada işlenmişti.
Tuğla yığını halindeki iki katlı bina yıkılmaya yüz tutmuş, alt katındaki dükkanlar her türlü pislik için, bulunmaz mekanlar haline gelmişti.
Burası, tinerci çocuklardan tutun da, uyuşturucu kullanan serserilere ve fuhuş meraklılarına kadar her türlü pislik için, tam da aranan bir yer olmuştu. Sıkışanların, burayı tuvalet olarak kullanması da, işin çabasıydı.
Belediye yetkililerinin, bütün bu olup bitenlerden bilgisi vardı. Halk da, yıllardan beri bu durumdan şikayetçiydi.
“Bu pisliği buradan kaldırın” diyerek, Belediye yetkililerine söylediğinizde, “Orası mahkemelik, dava sonuçlansın.” deniyor, tedbir alınmıyor ve oyalama yoluna gidiliyordu.
Vaziyeti izleyen kimi vatandaşlara göre, dava sonuçlanmıştı. Kimilerine göreyse, bu vahim durum karşısında tedbir almak, uzayan bu davanın sonucunu beklemekten daha önemliydi.
İşin gerçeği ise şöyleydi ve, 3194 numaralı İmar Kanunu’nun 32 nci maddesi ile, 775 numaralı Kanun’un 18 nci maddesi, bu konuda Belediyelere geniş yetki veriyordu.
Gerekçesi de çok açıktı. “Sahipsiz gibi görünen boş ve korunaksız binalar, bi-mekan tabir edilen şahısların ve sokak çocuklarının uğrak ve barınma yerleri haline gelmesi sebebiyle, olumsuz görüntülere neden olmaktadır. Aynı zamanda, semt sakinlerini de çok rahatsız eden bu binaların yıkılması veya sahip çıkılarak muhafazalı hale getirilmesi gerekir. Böylece, çevre kirliliği ve halkın can ve mal güvenliğine karşı tehdit oluşturan mekanlar haline gelmesine engel olunmalıdır.”
Kanunun ya da bu konuda alınacak kararların uygulaması da çok kolaydı. Önce, bu binaların sahipleri uyarılacak, gerekeni yapmadıkları takdirde gereğini Belediye yapacaktı. Üstelik, masraflarını da bina sahiplerinden alarak bu işi yapabilecekti.
Ama, Belediyemiz 20 yıla yakın bir süredir ilgisiz, halkımız da tepkisiz olunca, caniler ve serseriler de haklı olarak, keyifli ve kaygısız’dı.
YA ÖTEKİ BİNALAR
İlçemizin İstanbul Caddesi’nden geçerken, Akbank’ın önünde durup yolun karşısına bakınız. Tuğla yığını halinde yarım kalmış binaların yanında, çimento ile sıvalı binalar, hemen gözünüze çarpacaktır.
Bu cadde, şehrin tam “ön görünümü”ndedir. Binaları da, eski tabirle “şerefiyesi” olan binalardır. O sebeple, emlak değerleri ile vergileri de farklıdır.
İyi, ama o halleriyle, şehrin estetiğini bozuyorlar. Onların da sahipleri kaygısız, Belediye de, yıllardır ilgisiz.
Peki, İstanbul Caddesi’ni, o kötü görünümden kurtarmaya Belediyenin yetkisi yok mudur? Var tabii.
Eskiler, “Çoban’ın niyeti olursa, teke’den süt bile çıkarır.” demişler. Eğer, Nazmi Çoban’ın da niyeti olursa, o sütü kaynatıp, üstüne bir de yoğurt yapar.