YABANCI BASINDAN Claude Farere –Fransız Yazar Karşımdaki bu büyük adamda, keşfettiğim bu büyük meçhulde maharet ve karakter o kadar iyi işlenmişti ki, sözlerinde hiçbir şüphe aranamazdı. (1922) Yücel,1946, C.XXI, sayı. 121-122 * Arnold J. Toynbee- İngiliz Tarihçisi Bu ilerici ve Batılılaşmış Türk, gerek kişiliği, gerek başarılarıyla hayranlık ve saygı uyandırmaktadır. Orta yaşın kıyısında gelmiş bu önder, bir mantık ve sarsılmaz azim, kendinden çok ülkesi için beslenen tutkular, güçlü bir kişilik ve disiplin adamıdır. Yadsınmaz güçte olan ve mecliste hiç aksamayan çekiciliğini, çelik renkli gözlerini, anlamlı yüzünü, geniş omuzlarını, mert görünüşünü, hakim ve etkili konuşması tamamlamaktadır. (1926) Türkiye, Bir Devletin Yeniden Doğuşu, 1971, s.156. * 1918 Mütarekesi Türkiye’yi tam bir umutsuzluk havası içine sürüklemişti. Osmanlı İmparatorluğu, uzun tarihi içinde hiçbir zaman böylesine derin bir çukura düşmemişti. Avrupa’nın “Hasta Adam”ı ölmek üzereydi. İşte bu noktada, Türklerin şansı dönmeye başlamıştır. Bir Türk askeri Mustafa Kemal, o anda ülkesini umutsuzluktan kurtarmak için ileri atılmıştır. O andan sonra Türkiye’nin tarihi, bu askerin güçlü kişiliğiyle renklenmiştir. Sakarya Savaşı, gerçekte Doğu ile Batı’nın, Batılılaşmış bir devletle yeni Türkiye’nin üstünlük için çarpışmalarıydı. Üç hafta sonunda Türklerin direncini kıramayan Yunanlılar, karşı saldırıya geçen Türk milliyetçileri önünde geri çekilmişlerdir. Sakarya savaşı ile, Türk-Yunan savaşında durum tersine dönmüştü. Denebilir ki, bu savaş, içinde yaşadığımız yüzyıl tarihinin en büyük savaşlarından biridir. (1926) Türkiye, Bir Devletin Yeniden Doğuşu, 1971, S.97-123. * 1853’te St.Petersburg’da Çar I.Nikola, İngğiliz büyükelçisine:”Elimizde bir hasta adam var, çok hasta bir adam…Her an ellerimizde ölebilir…” demişti. O günden beri hasta adamın ölmesi komşuları ve herkes tarafından kurtuluş umudu kalmadığı düşünülerek beklenmiştir. Ve Türkler sağlık ve güçlerinin yerinde olduğunu “muzaffer” Müttefiklere Lozan Barış Antlaşmasını imzalatarak ispatlamıştır. Bu kitabı yazarken Çar Nikola’nın Türkler için “Hasta Adam” sıfatını kullanması üzerinden 73 yıl geçmiştir. Bugün çarlık yalnız St. Petersburg’dan değil, Rusya’dan da kalkmıştır. Ama “Hasta Türk” yatağını yorganını İstanbul’dan toplayıp Ankara’ya gitmiştir ve görüldüğü gibi bu hava değişimi ona pek yaramaktadır. Böylece, Türk; Türk’ün ne olacağı konusunda Batının kendi düşüncesinde yarattığı görüntüye bir türlü uymayarak Batılıyı hep şaşırtmıştır.(1926) Türkiye, Bir Devletin Yeniden Doğuşu, 1971,S. 26-27. * Atatürk, bugün bir milli kahramanın da ötesindedir. O, bugünkü dünya tarihinin de önde gelenlerindendir. Çünkü Atatürk öncüydü, 1920’den sonra, Atatürk’ün Türk ulusu ile başardıkları, diğer ülkelerin, uluslarına yardımcı olmak isteyen liderleri tarafından örnek alınmıştır. Atatürk hizmet ettiği ve öncülük yaptığı ulusun hayatında hâlâ yaşamaktadır. Türk-İş Dergisi, 9 Kasım 1963. * Rene Marchand- Fransız Yazar İngiliz elçisi Sir George Clerk: “Tam bu çağın insanı!”diyordu O’nun için. Lenin gibi bir adamı da iş başında görmüş olan Sovyet elçilik müsteşarı M. Potemkin ise: “Bir halk üzerinde böylesine büyük bir etki kurabilmiş başka kimse görmedim.” Diye itirafta bulunuyordu bana. Gerçekten de dâhi bir asker ve siyasa adamı (ki pek az görülen bir bağdaşmadır bu) olan Mustafa Kemal çağımıza kendi damgasını vurmuştur. Yaşamına gelince…Ülkesi için sürekli bir didinme, bir savaşma olmuştur bu; yurduna hizmet yolunda bükülmez bir istem, yalan dolan tanımaz bir asker açıkyürekliliği… Bir Soyun Uyanışı, Paris, 1927, s.28 * Thomas A. Vaidis-Yunanlı Tarihçi Özellikle yükseliş O’nu, tutkunun çılgın dalgaları arasına sürüklemez. O gerçekçi ve bir dünya insanıdır. Çabasının kaynağına, devrimin halkçı olan temeline ihanet etmek istemez. Yararsızlığını bildiği değerlerden özellikle uzak durur. Mustafa Kemal, bir halk kahramanı, eşsiz bir önder ve uygarlık tutkunudur. Ama yapısında Asyalı bir güç birikimi de vardır. O hem Cengiz Han, hem Muhteşem Süleyman’dır ama, daha çok karanlık dünü silkelemek ve daha aydınlık bir yarını güvenceye almak isteyen Türk ruhunun ta kendisidir.(1936) Kemal Atatürk, Yeni Türkiye’nin Kuruluşu, 1967, s.125. * Herbert Melzig-Alman Tarihçisi Mustafa Kemal’in açık ve çelişkisiz bir dünya görüşü vardı. Parlak zekâsı, tarih olaylarını en iyi biçimde değerlendiriyor, bütün devinmelerinde tehlikeli olabilecek her şeyi özenle tarıyor, düşünmeden ileriye doğru hiçbir adım atmadığı için gerilemesine de neden kalmıyordu. Esinlerini özverili, gözüpek Türk halkının vicdanından alıyordu. Bu vicdanın şaşmayan değerleri; olayların akışı, savaşın iniş ve çıkışları içinde de hiç değıişmeyen ve tükenmeyen büyük güç kaynakları olarak çağlıyordu.(1937) Atatürk’e Saygı, 1969, s.332. * Sir Percy Loraine- Eski İngiltere Büyükelçisi Muhakkak ki eşi benzeri olmayan bir insandı. Tehlike karşısında korkmak veya güçlükler çıktıkça kararsızlık nedir bilmezdi. Sadakat istedi ve hak etti. Kudret asla başını döndürmedi; çünkü yaratılışında küçüklük yoktu. O, asla uysal, munis değildi; aksine sertti. Çünkü hayatı hep çetin tehlikeler ve güçlüklerle geçmişti. Fakat âdildi. Görüşü o kadar keskin ve sıhhatli idi ki, olayların gidişi, halkın duyguları ve Türkiye’nin dış münasebetlerle ilgili ihtiyacı hakkındaki sezişleri şaşılacak bir şekilde doğru çıkardı.(1948) Ülkü Dergisi, 1949, seri III, s.36. * Benoist Mechin- Fransız Yazarı Gururlu olmasına gururlu idi, ama şunun bunun övgüsüne de aldırış etmezdi. Yüklendiği sorumluluklarla elindeki olanakların sınırlarını iyice bilen bir insandı. Geçmişteki hataları bir kere daha işlemek niyetinde değildi Mustafa Kemal. Ulus çerçevesini aşan şeylerin tümüne düşman kesildi. Kesin ve tek amacı, Türkiye’yi bağımsız, bağdaşlık ve modern bir ulus, sağlam ve geçmişteki engellerden kurtulmuş sınırları olan bir ulus durumuna eriştirmekti. (1955) Atatürk’e Saygı, 1969, s.229. * Lord Kinross-İngiliz Yazar Gazi, atalık isteyen bir işi, karşısındakileri önce açık yüreklilikle ve içtenliğiyle şaşırtıp sonra güvenlerini kazanarak, düşüncelerinin yarattığı sarsıntı yardımıyla başarmıştır. Kahramanlara tapmak eğiliminde olan, ama şimdiye kadar kendilerini uzaktan yöneten varlıkla hiç yüz yüze gelmemiş bulunan halkta derin bir saygı uyandıran çarpıcı üstünlüğü de bunda rol oynamıştır. Atatürk, Bir Milletin Yeniden Doğuşu,1966, s.630. * Atatürk, yirmici yüzyılın ilk yarısının en büyük simalarındandır. Gerçekte kendisi diktatörler arasında sivrilen tek kişidir. Bunun sebebi ise, kendisinin hiçbir zaman diktatörce hareket etmemiş oluşudur. Diğerlerinden farklı olarak, memleketi için ölümünden sonra yaşıyabilecek demokratik sistem yaratmaya çalıştı ve başarıya da erişti. Türk-İş Dergisi, 9 Kasım 1963 *
Kurt G. Kiesinger-Federal Almanya Başbakanı Ben, Türk-Alman dostluğunu yakından tanıyan bir neslin çocuğuyum. O küçük yaşımda bir adamın kahramanlıklarını, yaptığı hizmetleri, ülkesi için giriştiği özverileri gördüm. Bu adam Mustafa Kemal idi. Bugün daha iyi kavrıyorum ki, o insan büyük bir devlet adamı idi. Büyüktü, çünkü ulusunun, ülkesinin bir talihsiz anında yurdunu
kurtarmak için bütün cesaretini kullandı. Büyüktü, çünkü, ulusunu tarihinin gereklerine uymak zorunluluğuna yöneltti. Büyüktü, çünkü, ölçüyü korumasını her zaman bildi ve eserini tehlikeye sokacak sınırları aşmadı. Yürekliliğin ve kendi yürekliliğinin sınırlarını da çizebilecek kadar anlayışlıydı. Yeni Gazete, 9 Eylül 1968. * Gontran De Junia- Fransız Büyükelçisi Ulusların tarihinde, tartışmasız benimsenen pek az kişi vardır. Mustafa Kemal Atatürk bunlardan biridir. Kişiliği ülkesine ve çağına hâkim olmuştur. En zor görevlere atıldı; pek az yetişen, yazgısı başarısızlık tanımayan seçkin kişilerden biri oldu. O’nun yurduna ve ulusuna sonsuz bağlılığı, zekâsıyla tarihin evrimini, olabiliri ve gerçek olanı kavraması, ataklığı ve uysallığı, görüş üstünlüğü ve eylemdeki sağlamlığı, Türk ulusunun ortaklaşa değerleri, yücelikleridir. Cumhuriyet, 29 Ekim 1969. * Ernest Hemingway-Yazar Marmara kıyısındaki sıcak, toz toprak içinde, eciş bücüş yollu ikinci sınıf kıyı kasabası Mudanya’da Batı ile Doğu karşı karşıya geldiler. İsmet Paşa’yla görüşecek Müttefik generallerini taşıyan İngiliz sancak gemisi, “İron Duke”ın kül rengi öldürücü kulelerine rağmen, Batılılar buraya barış dilenmeye geliyordu; yoksa barış istemeye, ya da şartlarını dikte ettirmeye değil. Bu görüşmeler, Avrupa’nın Asya üzerindeki egemenliğinin sonunu gösteriyor. Çünkü, Mustafa Kemal, herkesin bildiği gibi, Yunanlıları silip süpürmüştü. The Toronto Daily Star, 23 Ekim 1922 İşgal İstanbul’u, 1970, s.21-22 * Sir Charles Townshend- İngiliz Generali Türkler sözlerinin eri olduklarını geçtiğimiz yıllarda göstermişlerdir. Onların çok zor koşullar altında yeniden toparlanarak örgütlenmeyi başarmaları bağımsızlığı hak ettiklerinin açık bir kanıtıdır. Kendi yaptığımız kıyımları saklayıp Türkleri kıyıcılıkla suçlayarak Avrupa ya da Asya’dan kovma olanağı kalmamıştır. Anayurtlarından kovmak için bu ulusu son bireyine kadar yok etmek gerekecektir. Ve bu son Türk bireyinin de savaşarak öleceğinden hiç kuşkunuz olmasın. İngiltere Hükümeti, Türk’ün onurunu ve bağımsızlığını elinden almak istemiş, ancak Türk askerinin yiğitçe direnişi karşısında başarıya ulaşamamıştır. Asia, Aralık 1922 Amerikan Basınında Türk Kurtuluş Savaşı, 1974, s.225. Devamı haftaya
|