ads
DOLAR 36.24 ₺
EURO 38.02 ₺
STERLIN 45.61 ₺
G.ALTIN 3,352.91 ₺
Ç.ALTIN 5,651.17 ₺
BİLEZİK 3,152.21 ₺
BTC 97,628.73 $
ETH 2,701.12 $
BİST 9,877.59

Bürokrasi, İktidarın Elinde Kağıt Mendil gibi

Yayınlama: 23 Haziran 2011 Perşembe 23:05 Kaynak: Haber Merkezi Editör:

Bürokrasi, İktidarın Elinde  Kağıt Mendil gibi

      Siyasi iktidarlar, Bürokrasiyi oluşturan devletin memurlarını, tıpkı “kağıt mendil” gibi kullandıktan sonra atarlar. Memurların çoğu, çalışırken bunu fark edemezler.
      Bürokrasiye, tam 35 yılımı verdim. Devletin,  önemli bir birimi olan Milli Eğitim’in her kademesinde çalıştıktan sonra, tepesinden emekli oldum. Bürokrasinin sadece eğitim bölümü ile değil, bütün bölümleri ile yakından ilgilendim.


          İktidarlar, devleti Bürokrasi eliyle yönettikleri için, siyasetin ve siyasi iktidarların  Bürokrasiye ne denli sarıldıklarını ve saldırdıklarını, başka bir söylemle sadece devlet için değil, kendi çıkarları için bürokrasiyi nasıl kullandıklarını, çok yakından gördüm ve yaşadım.
          Henüz demokrasiye geçilmeden ülkemizin tek partiyle idare edildiği dönemde, memurlar yalnız iktidara değil, bu partiye de büyük sadakatle bağlı ve partinin de bir elemanı gibi çalışırlardı. O nedenle, bütün memurların yüksek itibarları, otoriteleri ve iyi denebilecek aylık maaşları vardı.
          Çok partili hayata geçildikten, yani 1950 den sonra gelen iktidarlar memurları sadece devlet için değil, kendi çıkarları için de kullanmaya başladılar. Siyasi iktidarlar, önce üst kademelerdeki memurları kendi yandaşlarından seçerken, zaman içinde bu tercihler “odacı-kapıcı” denilen sıradan memurlara kadar düştü. Bu uygulama, bugün devletin bütün birimlerinde tavan yapmış durumda. İktidarın adamı olmayan ya da en azından öyle görünmeyenler pasif görevlere atanarak, kolayca dışlanabiliyorlar.
         O kadar ki, 1950 li yıllarda çıkarılan bir kanuna göre o dönemde memurlar, siyasetçilerin isteklerini yerine getirmedikleri takdirde, tayin evrakına “görülen lüzum üzerine” yazılıyor ve görevlerinden kolayca alınabiliyorlardı.

                  “ASKERİYE’DE ZABİT, ADLİYE’DE KATİP OLSUN”
       Devlet hizmetindeki süreklilik, devlet memuru olmanın cazibesini de sürekli korumuştur. Eskiler bunu, “Çocuğum okusun da, isterse Askeriyede zabit, isterse Adliyede katip olsun.” diyerek, devlet memurluğunu tercih ettiklerini söylemek istemişlerdir.
         Aynı düşünce, bu gün de devam etmektedir. Devletin açtığı “Kamu Personeli Sınavı”na her yıl rekor sayıda kişinin katılması ve kazananların yıllarca atanmayı beklemeleri, bunun en açık delilidir.
         Devleti yöneten siyasi iktidarların, başarılı bir yönetim için memurları istedikleri gibi kullanmaları, onların hakkı ve yetkisi dahilindedir. Benim  itirazım ise, memurların çok kere devlet hizmeti ve devletin çıkarı için değil, siyasi iktidarların çıkarı için kullanılmasıdır.
        İlginçtir ki, kimi durumlarda siyasi iktidarlar bile, kimi memurlara söz geçiremezler. İktidarın otoritesi zayıflayınca, bu durum Bürokraside bir yaygınlık kazanabilir.
       Mesela, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ilk iktidar yıllarında, bu durumu yaşadık. “Yorgunu yokuşa sürmek” anlamında vatandaşın işlerini güçleştirme, savsaklama, çok yaygın olan “Bugün git, yarın gel” uygulamaları, kendini hemen göstermişti.
       Sürekli okuyucularımın hatırlayacağı üzere, o yıllarda “Kırın Bu Bürokrasiyi” başlıklı yazım, çok okunan ulusal bir gazetede de yayınlanmış, bunun üzerine Başbakanlıkta bu konuda bir “Takip Bürosu” kurulmuştu.
        Ne var ki, her hayırlı iş gibi bu işin de ucu kaçmış, bir-iki yıl sonra herkes yine bildiğini okumaya devam etmiştir.
        İşin kötü tarafı mevcut iktidar, “Benim iktidarımda hiçbir yolsuzluk olmadı.” dedirtebilmek için, bürokrasideki yolsuzluklara “kör ve sağır” olmuştur. Dikkat edilirse, bu dönem yolsuzlukların zirve yaptığı bir dönem olmasına rağmen, bu sebeple hiç kimse idari ya da adli takibata uğramamış ve hiç kimse ceza almamıştır.

                   DEVLETİN MEMURU “KAĞIT MENDİL” GİBİ…
        Siyasi iktidarların devletin memurlarını kendi çıkarları için kullandığı, öteden beri biliniyordu. Ama, bağımsız bilinen “yargı” için böyle bir durumun söz konusu olmadığı da, öteden beri biliniyordu. Şimdi ise, öyle değil.
       Son Anayasa değişikliğinden sonra, bu durum da ortadan kalktı. Anayasa Mahkemesi ile, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini istediği gibi tayin eden iktidar, artık yargıyı da dilediği gibi kullanabiliyor.
       Türkiye’de yargının bağımsız olduğuna inananlar ya da bunu söyleyenler ya “iktidar yandaşı ya da çok saf ”olmalıdırlar.
       Son birkaç yıldan beri Türkiye’nin gündemine oturan “Ergenekon ve Balyoz davaları”na bakan Hakim ve Savcıların atanmalarına ve görevden alınmalarına dikkatle bakınız.
       Altlarına son model şık ve zırhlı araç verilenlerin, kendilerinden istenenler alındıktan sonra nasıl kızağa çekildiklerini gördük ve görüyoruz.
      Bu da gösteriyor ki ister bürokraside, ister yargıda olsun siyasi iktidar, kumu görevlisini bir “kağıt mendil” gibi görmekte ve kullandıktan sonra pekala çöpe atabilmektedir.
        Zamanında bunu göremeyenlerin, “Ah, şimdiki aklım olsa” demesininse, hiçbir faydası olmamaktadır.
   


 

İlk Yorumu Sen Yaz
code
google-site-verification=uSnnSC5jUTWittUtiCokfxv6706ikL65px5KxiN1Mg4