Yerlerde sürünen adaleti, siyasi iktidar ayağa kaldırmaya karar vermiş. Almak istediği tedbirler yerinde, ama yeterli değil. Halk ise, adaleti ayağa kaldırmak isteyen iktidarın, daha çok batırmasından korkuyor.
Bu köşeyi takip edenler, 23 Haziran 2010 tarihli yazımda, siyasi iktidarın müdahalesi ile Türkiye’de adaletin yerlerde sürüklendiğini, hiç kimsenin artık yargıya güvenmediğini, halk bir haksızlığa uğradığında hakkını aramaktan çekindiğini, kısacası adaleti temsil ve tevzi etmesi gereken yargının, halkı ürküttüğünü yazmıştım. İnternet’te de yayınlanan yazı, okuyucuların büyük ölçüde ilgisini çekti ve çok sayıda okuyucu telefonla arayarak yazılanların ve söylenenlerin hepsinin doğru ve hatta az olduğunu, Türkiye’de yargının adil olmadığını ve yargının kapısında hak aramaktan çekindiklerini söylediler. Bu konuda yakınması olan herkes, haklıydı. Özellikle, siyasi iktidara karşı kimi başkaldırı ya da darbe savıyla açılan davalara iktidarın müdahalesi, sebepsiz ve uzun süreli tutuklamalar, uzun süren yargılamalar, yargının tarafsız ve adil yargılama sınırlarını zorlamış, iki yıldan beri yargı üzerindeki kaygı, kuşku ve endişeler bir türlü bitmemiştir. İktidar, bunun farkındadır. Yaptığı ve halkoyuna sunduğu son Anayasa değişikliği, gelecekte siyasi güçlerin yargıya daha fazla müdahale edeceklerini ve adaletin büsbütün ortadan kalkacağını göstermektedir. Yeni düzenleme ile, yargıda adalet dağıtmakla görevli hakim ve savcıların atama ve nakillerinin siyasi iktidarın müdahalesine açık hale getirilmesi, herkesi ürkütmektedir. İKTİDAR, YANLIŞ YAPTIĞINI BİLİYOR Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bütün bunları, parlamento çoğunluğu ile yapıyor. Gelecek yıl yeniden iktidar olurlarsa, daha başka değişiklikleri yapacağını da söylüyor. Yani, sadece yargıda değil, başka alanlarda da iktidarlara keyfi davranma kapılarının açılacağını, adeta müjdeliyor. İktidar hiç düşünmüyor ki, yaptıkları bu düzenlemeleri kendisinden sonra gelenler de kullanıp, aynı keyfi davranışlarda bulunabilecekler. O zaman, bütün bunlardan belki de en çok onlar şikayet edecekler. Yanlış yaptığını bilen iktidar, geçen hafta bu konuda yeni bir çalışma başlattıklarını açıklarken, adalet dağıtımında yeni ve çok önemli tedbirler alacaklarını, Adalet Bakanı ağzıyla kamuoyuna beyan ettiler. YARGIDA, YENİ TEDBİRLER Yapılan açıklamaya göre hükümet, “Yargıda Yeni Strateji Planı” adını verdiği bu çalışmayla, yargıyı “adil” hale getirmek için tam 9 konuda tedbir alıyordu. Bunlar, ana başlıklarla şöyle; * Yargıdan memnun olup olmadığı, yapılacak anketlerle halka sorulacak. · Büyük adliyelerde, halkla ilişkiler büroları kurulacak. · Tahkim Kurumu, daha etkin hale getirilecek. · Adil hizmet uzmanlığı sistemi getirilecek. (Bu, ne demekse) · Savunmanın, yani Avukatların durumu yeniden ele alınacak. · Adli ilişkilerin yoğun olduğu ülkelerde,irtibat hakimleri görevlendirilecek. · Adli ve idari uyuşmazlıkların, yargılama öncesi çözümü için tedbir alınacak. · İlköğretim Okullarına, hukuk kültürü ve bilincinin gelişmesi için Hukuk dersi konulacak. · Hakim ve Savcıların daha iyi yetişmesi ve yabancı dil öğrenmeleri için yeni programlar düzenlenecek. “CEK” VE “CAK” LARLA BİTEN TEDBİRLER Bence, bunlar gerekli olsa da, yeterli değil. Bu ülkede, “cek” ve “cak” larla biten kararların pek uygulanmadığı ve bir işe yaramadığı, hep görüldü. Hükümetin, bu konuda ne kadar kararlı ve ne kadar samimi olduğu, halkoylamasından sonra görülecek. Anayasanın değiştirilen hükümlerinin kabul edilmesi durumunda, “cek-cak” ların mı, yoksa yeni yargı ayıplarının mı ortaya çıkacağını, hep birlikte göreceğiz. Bu tedbirlerin alınmasını ve uygulanmasını mutlaka isteriz. İsteriz ki vatandaşlar, uğradıkları haksızlıklarda yargının kapısını hiç çekinmeden çalsınlar. Avukatlara bile fazlaca gerek kalmadan, kendilerini diledikleri gibi, çekinmeden, korkmadan savunsunlar. Yargıya, dışarıdan hiçbir müdahale olmasın. Hakim ve Savcılar, kararlarında hiç kimseden ve özellikle iktidarın tavrından etkilenmesinler. Mahkeme kararları, hakimlerin kişisel görüş ve kanaatlerinden çok, hakka-adalete ve yasalara uygun olsun. Hiç kimse, uzayan davalarla zaman aşımından yararlanıp, adaletten kaçmasın, kaçırılmasın. Dosyalar, Yargıtay’da yıllarca beklemesin. Haksız ve keyfi tutuklamalar yapılmasın. Tersine, suçluluğu açık olanlar serbest bırakılıp, ellerini kollarını sallayıp, ortada dolaşmasınlar ve yeni suçlar işlemesinler. Kısacası, “Adalet kuvvetli, kuvvetli adil olsun.” CEZAEVLERİ, TIKA BASA DOLMUŞ Adalet Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre, Türkiye’deki Cezaevleri tıka basa dolmuş. Bu durum, üç başlıkla şunu gösteriyor. a) Suça meyilli bir toplumuz. b) Adalet, ağır işliyor ve doğru işlemiyor. Yargıya güvenmeyen insanlar, haklarını kendi yöntemleriyle aramaya çalışıyor ve bunu yaparken suç işliyor. c) Haksız ve gereksiz tutuklamalar, Cezaevlerinin dolup taşmasına sebep oluyor. 10 yıl önce, Türkiye’de yaşayan her 1000 kişiden biri Cezaevi’nde iken, şimdi her 600 kişiden biri Cezaevinde yatıyor. Cezaevlerinde halen, yaklaşık 57 bin “hükümlü” ye karşılık, 62 bin “tutuklu” bulunuyor. Yani, tutukluların sayısı, hükümlülerden daha fazla. Tutuklamalar, ceza değil bir tedbirdir. Ancak, çok sayıda ve uzun süreli tutuklamalar, bizde cezaya dönüşüyor. Ergenekon adı verilen davada, bu daha belirgin olarak görülüyor. Adalet Bakanı da – eğer samimi ise- bundan rahatsız olduklarını söylüyor. Yaptığım araştırmada, Cezaevlerindeki toplam 119 bin tutuklu ve hükümlüden yaklaşık 5 bin kadarının kadın, 2 bin kadarının da çocuk olduğunu öğrendim. Bu sayılarda da tutukluların, hükümlülerden fazla olduğu görülüyordu. Bu araştırmada, Marmara Bölgesindeki bütün Cezaevlerinin dolu olduğu, Karadeniz ve İç Anadolu bölgelerinde biraz yer bulunduğu, Ege, Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde ise, Cezaevlerinin taştığı ve kimi Cezaevlerinde iki kişinin bir yatakta yattığı anlaşılıyordu. Bu durumda, Cezaevi sayısını artırmak gerekiyor. Cezaevlerini boşaltmak için yeniden af çıkarmak, çok yanlıştır. Suç varsa, mutlaka cezası da vardır. Mağdurun içi kan ağlarken, suçlu af edilemez. Devletin buna yetkisi olsa da, hakkı yoktur. Şimdi, bir kere daha yineleyelim. Bir ülkede ve her yerde, “Adalet Kuvvetli, Kuvvetli Adil Olmalıdır.” *** Mustafa Gündüz’ü Tebrik Ediyorum. İlçemizin Yeni Mahalle Muhtarı Mustafa Gündüz, ürettiği hizmetlerle ve yardımseverliği ile hemen her yerde tanınıyor ve anılıyor. 10 yıldan beri inşaatı bir türlü tamamlanamayan Yeni Mahalle Camii, onun sayesinde geçen yıl hizmete açıldı. Caminin küçük bir bahçesi vardı ve onun da düzenlenmesi gerekiyordu. Müftülük, konuyla ilgilenmeyince, geçtiğimiz ay bu köşede yayınlanan bir yazımda, ”Mustafa, onu da yapar.” dedim. Ve, Mustafa Gündüz onu da yaptı. Caminin ihata duvarları bitmek üzere.Bahçenin tanzimini de yakında yaptıracak. Mustafa Gündüz’ü, bu davranışından ötürü bir kere daha kutluyorum.
Bayram Tebriki: Değerli hemşerilerimin Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyor, sevdikleriyle nice bayramlara kavuşmalarını Allah’tan niyaz ediyorum.
|