Marifetleri (!) saymakla bitmeyen Küçükyoncalı Köyü Muhtarı, nihayet hesaba çekiliyor. Bütün kamu işlerinde ve mallarında “yetim hakkı” vardır. Bu haklarda gözü olanlar ve yetkilerini kötüye kullananlar, bir gün bunun hesabını mutlaka vermelidir.
İlçemizin Küçükyoncalı Muhtarı sergilediği marifetleri ile “günün” değil, “ayın” konusu olmaya devam ediyor. Muhtarın, iler tutar tarafı yok. Bir aydan beri köylülerin anlatımı üzerine hakkında sürdürülen neşriyat, bitecek gibi değil.
İşin ilginç yanı, geçmişte İlkokul öğretmenliği yapan bu kişinin, “seçimle geldim.” diyerek, bu denli keyfi ve kanunsuz işleri neye güvenerek yaptığı, herkes tarafından merak ediliyor.
Tekirdağ’dan arayan ve yazılarımızı İnternet’ten okuduğunu söyleyen bir vatandaş, Muhtarın daha önce Tekirdağ Merkez Atatürk İlkokulu’nda öğretmenlik yaptığını, başarılı bir öğretmen olmadığını ve kimi ailelerin çocuklarını onun sınıfından almak istediklerini ifade etti.
Gazetemizi ziyaret eden ve telefonla arayan Küçükyoncalı köylüleri, Muhtarın köye sağlanan katkıları iyi kullanmadığını, Tekirdağ’ın en büyük köyü olmasına rağmen, köyün hak ettiği konuma gelemediğini anlattılar.
Köylüler, Muhtarın aldığı kararlarla sürekli çeliştiğini ve köyün ve devletin sağladığı bütün imkanlara rağmen faydalı işler üretmediğini ifade ediyorlar. Bugüne kadar yetkililer tarafından denetlenmemiş olan Muhtarın, yasalarla çelişen marifetleri de (!) henüz ortaya çıkarılmış değil. Köylüler, bakın daha neler söylüyor?
MUHTAR, KÖYE YENİ BİR CAMİ YAPIMINA KARŞI
Küçükyoncalı köyünün, 1952 yılında yapılan ancak, Cami biçiminde yapılmayan ve Cami görüntüsü vermeyen bir Camii var. Köy kalabalık, Cami cemaati fazla. Sonradan yapılan eklenti bile, artık Cuma ve Bayram Namazlarında yeterli olamıyor.
Saray’ın bütün köyleri, Camilerini “kubbeli” biçimde, kimileri çifte minareli, hatta altları Camiye gelir getirecek iş yerleri biçiminde yenilendiği halde, sadece bu köyde hiçbir hareket görülmüyor.
Mevcut Camiinin etrafındaki eski dükkanlar da yıkılarak, yardımlaşma yoluyla yeni ve büyük bir Camiin yapılması mümkün. Köylü bunu istiyor. İnşaat süresince, Düğün Salonu’nun geçici ibadet yeri olarak kullanılması da mümkün. Ancak, Muhtar taraftar değil. Üstelik, böyle bir girişime karşı duruyor.
Oysa, öteki köylerin Muhtarlarının, Camilerinin yapımı sırasında her türlü yardım ve kolaylığı sağladıkları gibi, yardım için kapı kapı dolaştıkları da biliniyor.
MEFAFONLA SATIŞ HEM YASAK, HEM SERBEST !
Muhtar, köyün Saray yönündeki girişine astığı bir tabela ile “köyün içinde megafonla satış yapmanın yasak olduğunu” bildiriyor.
Ama, bakıyorsunuz megafonlu satışlar, hemen her gün devam ediyor. Bu cihazlarla çıkarılan sesler, halkı rahatsız ediyor. Köylü, bu çelişkiyi anlamıyor. Ancak, “Eh, satıcılar Muhtarın akrabası olmadığına göre, demek ki işin içinde başka iş var.” demekten kendilerini alamıyorlar.
DÜĞÜN SALONU KİRALARI NASIL TOPLANIYOR?
Muhtarın, devletten aldığı yardımın dışında köyün ortak ve çok kıymetli bir tarlasını satarak tamamlayabildiği Düğün Salonu, köylüye para ile kiralanıyor.
Ancak, kimi köylülerin iddiaları Salon kiralarının adil toplanmadığı yönünde. İddia o ki, Muhtarın kimi yakınlarından hiç kira almadığı, kimilerinden ise düşük kira aldığı söyleniyor.
Şimdiye kadar hiçbir denetim yapılmadığı için, iddialar sürüp gidiyor.
YA KORUCU PARALARI NASIL TOPLANIYOR?
Muhtarın tuttuğu Korucunun aylığını da köylü ödüyor. Muhtar, bu maksatla ayrıca “Korucu parası” adıyla, her yıl köylüden para topluyor. Vermeyenin, Muhtarlıkça yapılması gereken işlerini yapmıyor. Ya da haklarını vermiyor. Mesela, Orman İşletmesi adına makta (yakacak odun) parası toplayan Muhtar, Korucu parası vermeyene, parayla bile yakacak odun vermiyor.
Denetim yapılmadığı için köylü kimlerden Korucu parası’nın alındığını, kimlerden alınmadığını ve toplanan miktarın ne olduğunu bilmiyor.
Bilmeyince de, şüphe ve söylentiler sürüp gidiyor.
MUHTAR, MUTLAKA HESAP VERMELİDİR
Usulsüz işler yapan Belediye Başkanları tutuklanıp hesap verirken, Muhtarlar da yaptıkları usulsüzlüklerin hesabını vermelidir. Katakulli işlerden hoşlanmayan Küçükyoncalı halkı soruyor ve diyor ki;
1. Köyün ortak malı olan tarlanın arsaya dönüştürülerek satışından ne kadar gelir sağlandı ve elde edilen para ne oldu? Gençlerin spor alanı olan bu yer, neden ellerinden alındı?
2. “Hayrat” denilen köyün suyu, ne sebeple ve hangi makbuzlarla satıldı? Ne kadar para toplandı?
3. Üzerlerine “Hayrat” yazıldığı halde suyu satılan çeşmelerin, mermer kaplaması için kimlerden kaç para alındı? Çeşmeler, kime ve kaç liraya kaplatıldı? Bu konuda mülki amirden izin (onay) alındı mı?
4. Köy içi yollarının kilit taşları devlet tarafından ücretsiz verildiği halde, kaplanması neden yarıda bırakıldı? Köyün satılan tarlasının parası, kaplama ücretine yetmedi mi?
5. Baz İstasyonu’nun ölümcül tehlikesi bilindiği halde, köyün tam ortasına kurulmasına neden izin verildi? Daha sonra ve tepki üzerine uzaklara kurulması gerekirken, neden köyün kenarına ve tehlike yansıması en yüksek olan yere kuruldu?
6. Uzun zamandır köyde bulunan Kaymakamlığa (İlçe Özel İdaresi’ne) ait İş Makinesi, şimdiye kadar hangi özel işlerde kullanıldı? Yapılan özel işler için, yakıt parası adıyla ne kadar para toplandı? Bu konuda Kaymakamlığın yazılı bir onayı alındı mı? Toplanan paralar ne oldu?
7. Köyün, daha önce yaptırılan fosseptik çukuru tıkanınca, açtırılmak yerine pislikler neden dereye akıtıldı? Çevrenin korunması ve halkın sağlığı neden hiçe sayıldı?
8. Kimlerden ve ne kadar Korucu Parası toplandı?
9. Kimlerden ve ne kadar Düğün Salonu kirası alındı?
10. Köy içinde hoparlörle seyyar satış yasaklandığı ve yasak bir tabela ile köy girişine asıldığı halde, bazı satıcılara neden izin verildi?