301 Moved Permanently

Moved Permanently

The document has moved here.

Haber Detayı
16 Ekim 2009 - Cuma 09:16 Bu haber 1535 kez okundu
 
Osmanlı,İşte Böyle Batırıldı !
Köşe Yazıları Haberi


Sırf batılılar (ABD ve AB) istedi diye, kendini Kürt sananlara verilmek istenen ve ülkeyi bölünme noktasına getiren haklarla, yine aynı güçler istedi diye, bir asırdan beri Türkiye’nin altını oymaya çalışan Ermenilere tanınan kolaylıklar, bana hemen Osmanlı’nın çöküşünü hatırlattı.

Bilindiği üzere, hiç de zorunlu olmadığı halde Osmanlının da bugünkü gibi kimi ülkelere tanıdığı bu hak ve kolaylıkların başında, “Kapitülasyonlar” geliyordu. Şimdi, gelin tarihi biraz kurcalayalım.

Özellikle batılıların ticari durumlarını göz önünde tutan Osmanlı hükümdarları, onlara bir lütuf olarak daimi ve geçici kaydıyla bazı imtiyazlar tanımışlardı. Önce, Sultan I.Murat ve Çelebi Mehmet zamanında başlatılan bu işlemler, Fatih, II.Beyazıt ve Yavuz Selim zamanında artırılarak devam etmişti. Kanuni Süleyman döneminde, bu imtiyazların devamında hiçbir sakınca görülmemişti. İlk zamanlarda, istendiği zaman geri alınabilen ve adına “Kapitülasyon” denilen bu imtiyazlar, hükümdarın ve temsil ettiği devletin şanına uygun bir “atıfet” olarak yorumlanıyordu.

Ne var ki, özellikle Kanuni döneminde verilen ve eskileri de geri alınmayan bu imtiyazlar, bütün batılı devletlerin iştahını kabartmıştı. Bu haklardan yararlanmak isteyen hemen bütün devletler, Osmanlıdan deniz nakliyatı serbestliği, esirlik ve korsan faaliyetleri serbestliği, mal ve can emniyeti güvenliği, gümrük ve vergi muafiyeti ve adli işlemlerde güvenlik ve ayrıcalık gibi isteklerle ortaya çıkmış ve bütün bunlar hep birer hak olarak isteyenlere verilmişti.

Bu imtiyazlardan en çok yararlanan, Fransızlar olmuştu. Padişah III. Murat, I.Ahmet ve IV.Mehmet zamanından verilen yeni imtiyazlarla Fransızlar, Akdeniz’de tam bir deniz ticareti hakimiyeti kurmuşlardı.

Padişahlar, verdikleri bu imtiyazları genellikle kendi dönemleriyle sınırlı tuttukları halde, 1740 da imzaladığı yedinci anlaşma ile Sultan I.Mahmut, kendinden sonra gelen hükümdarları da bağlamış oluyordu.

OSMANLI, KAPİTÜLASYONLARDAN BUNALIM NOKTASINDA

Kapitülasyonların gelecek yönetimleri de bağlaması ve giderek artması, Osmanlıyı bunalım noktasına getirmişti. Ve devleti yönetenler, artık bunlardan kurtulmanın yollarını aramaya başladılar.

Tanzimat’la birlikte batıya biraz daha açılan Osmanlı, bunlardan kurtulmak için ciddi çareler aramaya başladı. Fakat, tıpkı bugünkü gibi aşırı dış borçları sebebiyle, bütün yabancı devletleri karşısında buldu. Buna rağmen daha fazla dayanamayıp, Birinci Dünya Savaşı başlayınca yani, 1 Ekim 1914 den itibaren bütün kapitülasyonları kaldırdığını ilan etti.

Kaldırdı ama, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da kapitülasyonlar, yeni Türk devletinin yakasını bırakmadı. Ta ki, Lozan Anlaşmasıyla hepsi tamamen tarih oluncaya kadar.

Tarih meraklılarının, “Osmanlı battı mı, yoksa batırıldı mı?” sorusuna aradıkları cevabın içinde, hep bu kapitülasyonlardan söz edilir. Artık çok iyi biliniyor ki, tarih boyunca ekonomik bağımsızlığını kaybeden ülkelerin hemen hepsi batmış ya da batırılmıştır.

Ders alınmayan tarihin mutlaka tekerrür ettiği (yani tekrarladığı) çok iyi bilindiğine göre, şimdi gelin “Kürt ve Ermeni Açılımı” adıyla, ülkemiz üzerinde oynanan yeni oyunları ve buna çanak tutanları beraberce gözden geçirelim.

ÖNCE, KÜRT MESELESİ’NE BAKALIM

Tarihin anlattığına göre, doğu Anadolu’yu da içine alan coğrafyanın Ortadoğu bölgesinde, kendini “Kürt” sanan bir kavmin olduğu, ancak bunların içinde yaşadıkları devletlerin insanlarıyla asırlardır tam bir uyum içinde hayatlarını sürdürdükleri biliniyor. Bu kavmin, Orta Asya kökenli oldukları bilinen Türklerle de kaynaşıp, yaklaşık bin yıldan beri dost ve kardeşçe ve birlikte yaşadıkları da biliniyor.

Osmanlı’nın çöküşünden sonra, özellikle Ortadoğu’da yaşayan Arap kökenli vatandaşlar etnik ve ulusal bağımsızlıklarına kavuşunca, kendini “Kürt” sananlar da, ayrılmak istediler. Atatürk’ün kaynaştırıcı çabaları, bazen de zor kullanması suretiyle ayrımcılar ve liderleri cezalandırıldılar ve bu başkaldırı böylece ortadan kaldırılmış oldu.

KÜRTLER ADINA, YENİ SİLAHLI BAŞKALDIRI

1984 yılına gelindiğine, Türklerin batılı düşmanlarından destek gören kimi Kürt vatandaşları, PKK silahlı örgütünü kurarak, yeni bir ayrımcılık bayrağını açmış oldular. Bilindiği gibi, tam 25 yıldan beri süren bu bölünme savaşı, halen devam ediyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında iktidara gelmeden önce, kopup geldiği partinin lideri bir Güneydoğu Anadolu gezisinde, çocukların okullarda söylediği ve “Türküm, doğruyum...” diye başlayan öğrenci andını diline dolayıp, aynen şöyle demişti. “Siz, Türküm doğruyum derseniz birileri çıkar, ben de Kürdüm ve daha doğruyum deyiverir.” deyince, ateşin üstüne bir bidon benzini döküvermiş oldu.

İşte, o ateş artık sönmüyor ve söndürülemiyor.

Din eksenli bir parti olarak ortaya çıkan, ancak askeri darbe korkusuyla “O, bir Hıristiyan Kulübü’dür”dediği Avrupa Birliği’ne sığınan Adalet ve Kalkınma Partisi, taviz üstüne taviz verdiği Avrupa Birliği’nden artık yakasını kurtaramıyor.

ABD den de destek alan ve darbelere karşı korunan bu parti, aldığı 200 milyar doların üstündeki dış borçlarla içişlerini de yoluna koyunca, % 59 muhalefete rağmen % 41 lik destekle, halkın güvenini ve böylece iktidarını sağlama almış durumda. Nasıl sağlama almasın ki? Hiçbir iktidar döneminde “doğrudan destek” adıyla ya da başka adlarla vatandaşlara para dağıtıldığını, doğrusu bugüne kadar hiç görmemiştik.

PEKİ, NE OLACAK BU KÜRT MESELESİ ?

Görmeye bizim ömrümüz yetmese de Kürt meselesi, bu ülkenin bölünmesi ile sonuçlanacak. İktidarın verdiği bu kadar çok tavize rağmen, bölücü örgütün TBMM’deki temsilcisi olan parti, verilenleri yeterli bulmuyor. Yargıyı tanımıyor, Orduyu tanımıyor ve devlete de, iktidara da meydan okumaya devam ediyor.

Halkı bilgilendirmek ve kamuoyu oluşturmakla yükümlü basın yayın organlarının tüccar olan sahipleri, satın aldıkları kalemleriyle gerçekleri çok iyi örtüyorlar. Çünkü, hepsi iktidarın nimetleri ile besleniyor ve gelişiyorlar.

Yargının bağımsızlığı, artık lafta kalmış durumda. İktidar, dilediği yasayı Meclisten çıkardığı gibi, dilediği mahkemeden dilediği kararı da alabiliyor. Hiçbir iktidar döneminde yargı, bu kadar ayaklar altına alınmadı.

Bürokrasinin vatandaşa yaptığı zulüm, bir türlü kırılamadı. İktidarın ve yandaşlarının yolsuzlukları ise, bürokraside de dolu dizgin devam ediyor.

Bir tarım ülkesi olan Türkiye, tarım ürünlerini artık dışarıdan almaya başladı. İktidarın verdiği tavizlere karşı Türkiye’yi alkışlayan batılı ülkeler, 70 sente muhtaç olacağımız günlerin gelmesini bekliyorlar.

İşte bu açmazda, kendini Kürt sanan vatandaşlarımız bölünmek istiyor ve çok uzakta olmayan o günü bekliyorlar.

ERMENİ MESELESİ’NE GELİNCE ...

Türkiye’nin geldiği ortamı çok iyi değerlendiren batılılar, şimdi Ermeni Meselesi’ni de çözmenin derdindeler. Onların derdi, öncelikle bir asırdır canlı tutulmaya çalışılan “Ermeni soykırımı” yalanını kabul ettirmek, sonra toprak yerine Türklerden yüklü bir tazminat almak, kapalı tutulan sınır kapısını da açtırıp, Ermenilere ticari anlamda bir nefes aldırmak.

Orhan Pamuk adlı vatandaşımıza, Kürt ve Ermenilerin Türkler tarafından katledildiğini söylettikten sonra Nobel’le ödüllendiren batılı ülkeler, Ermeni meselesinin çözümünde ilk raunda kazandılar bile. Ermenilerden özür dileyen kimi sözde aydınlarsa, bunların hepsinin üzerine tuz biber ektiler.

Bilindiği gibi, Ermenilerin 1992 yılında dost ve soydaş Azerbaycan topraklarının Dağlık Karabağ denilen % 20 lik bölgesini işgal ederek, bir milyondan fazla Azerbaycan vatandaşını yurdundan kovmaları üzerine, Ermenilerle sınırımız kapatılmıştı. Ayrıca, diplomatik ilişkilerimiz de kesilmişti. Bundan biz değil, Ermeniler zarar görüyordu.

Başbakan Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Milli Meclisi’nde yaptığı konuşmada, Ermeniler işgal ettikleri bu topraklardan çekilmedikçe sınırın açılmayacağını bildirmiş ve Azerilere, bütün dünyanın önünde söz vermişti.

BAŞBAKAN, SÖZÜNDE DURAMIYOR

Batılılar yine bastırınca, sözler tutulmadı ya da tutulamadı. Ermeniler, Dağlık Karabağ’dan çekilmeyeceklerini ısrarla belirttikleri ve bunu yapılan anlaşmaya da koydurmadıkları halde, şimdi sınır açılıyor. Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz Salı günü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, yine bulutlarda uçuyordu. Konuşması, bir Türk Başbakanının değil, adeta Ermenistan Başbakanının konuşmasını çağrıştırıyordu.

Azeri soydaşlarımız ve dostlarımız, haklı olarak bize küskünler. Türkiye’nin, sözüne güvenilmez bir devlet olduğunu artık iyice anladılar.

Üç milyonluk Ermenistan’ın önünde Türk diplomasisi diz çöktü. Bu anlaşmada, “Ermeni soykırımı olmadı” diyen Türk vatandaşlarını yargılayan ve hapisle para cezası veren İsviçre hakem olduğuna göre, çıkacak karar zaten başka türlü olamazdı.

Rus, Amerikan ve Fransız Dışişleri Bakanları’nın, imza törenindeki ateşli alkışları aynen, bir entelin cenazesini uğurlarken atılan alkışlara benziyordu.

Artık, Azeri dostlarımız da iyi bilsinler ki, Ermenistan Dağlık Karabağ’dan çekilmeyecektir. Türkiye, elinde tuttuğu bu kozu Azeri dostlarının değil, Ermenilerin lehine kullanmıştır. Türk vatandaşları da iyi bilsin ki, Ermeniler “soykırım” iddialarından asla vazgeçmeyecekler, bu konuda henüz karar almayan batılı parlamentolar da, bunun kararını almaya devam edeceklerdir. Ermeniler, Kars Anlaşması ile çizilen sınırı kabul ettiklerini söyleseler de Ağrı dağı, onların milli sembolü olmaya devam edecektir.

Kuşkunuz olmasın ki, Türk ve Ermeni Dışişleri Bakanları arasında İsviçre’de imzalanan anlaşma, TBMM tarafından onaylanacaktır.

Türkiye hem Kürt, hem de Ermeni Meselesi’nde artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiştir. Kapitülasyonlar, Osmanlının 1914 yılında tek taraflı kararı ile kaldırılmışsa da batılılarca kabul görmemiş, Türkiye, ancak Lozan Anlaşması ile bu beladan kurtulabilmiştir.

Şimdi, Türkiye’nin içine düştüğü bu durumdan kurtulması ise, artık mümkün değildir. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarı sonlansa bile, devletin devamlılığı, ülkemizi bu dertten kurtaramayacaktır.

MHP DİRENİYOR, CHP ’DEN HAYIR YOK !...

Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli, Meclisteki gücünü de aşarak, yapılan bu hatalara şiddetle ve büyük bir öfkeyle karşı koymaya çalışıyor. Arkadaşları da, var güçleriyle liderlerini destekliyorlar.

Cumhuriyet Halk Partisi ve lideri Deniz Baykal ise, ne yazık ki ana muhalefet olarak ağırlığını gösteremedi. Baykal’ın, Kürt vatandaşların oylarını AKP’ ye kaptırmamak için izlediği bu yanlış yol, iktidarın daha fazla hata yapmasına sebep oluyor.

Görünen o ki, yapılan bu hatalarda iktidar, muhalefeti ciddiye almıyor ve hata üstüne hata yapmaya devam ediyor. Ağacın tepesinde ya da düştüğü kuyuda mahsur kalan sokak kedisini kurtarmak için yırtınan “Sivil Toplum Örgütleri”, şimdi tam bir kış uykusunda. Vatandaş çaresiz, vatandaş sessiz. Herkes kaderine razı ve tam bir teslimiyet içinde.

Değerli okurlarım, bu yazımla bildiklerinizin dışında yeni bir fikir üretmiş değilim. Ben, ülke ve millet olarak yanlış bir yola itildiğimizi, böylece geleceğimize yazık edildiğini, bu ülkenin zor kazanımlarının, kolayca ziyan edildiğini, başka bir söylemle herkesin bildiklerini bir kere daha tekrar etmeye çalışıyorum.

Yazının başına dönersek, Osmanlı batmadı, işte böyle batırıldı. Gerçi, Keçecizade Fuat Paşa’nın dediği gibi, içeriden ve dışarıdan uğradığı saldırılara rağmen uzunca bir zaman ayakta kalabilen Osmanlı, yine de 6 asırdan fazla tarih sahnesinde kalabilmişti. Bu sahnedeki bizim yerimiz, bu kafayla bakalım ne kadar sürecek?

Son sözüm şu ki, eğer bir gün yıkılırsak bizi dış güçler değil, içimizdeki düşmanlar yıkacaklar. Bunu sakın unutmayın.

Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör:
 
Etiketler:
Yorumlar
Saray Gözlem Gazetesi
Ulusal Gazeteler
Alıntı Yazarlar
Tekirdağ

Güncelleme: 08.05.2024
Bugün
14 - 20
Perşembe
14 - 18
Cuma
13 - 15
Tekirdağ

Güncelleme: 08.05.2024
İmsak
28 Şevval 1445
Sabah
04:12
Öğle
05:54
İkindi
13:12
Akşam
17:04
Yatsı
20:20
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
1
Galatasaray
96
86
1
3
31
35
2
Fenerbahçe
90
89
1
6
28
35
3
Trabzonspor
58
61
13
4
18
35
4
Başakşehir
55
50
12
7
16
35
5
Beşiktaş
54
48
13
6
16
35
6
Kasımpasa
49
57
14
7
14
35
7
Alanyaspor
49
50
10
13
12
35
8
Rizespor
49
47
14
7
14
35
9
Sivasspor
48
42
11
12
12
35
10
Antalyaspor
45
40
12
12
11
35
11
A.Demirspor
44
50
11
14
10
35
12
Samsunspor
42
40
15
9
11
35
13
Kayserispor
41
41
13
11
11
35
14
Ankaragücü
39
43
12
15
8
35
15
Karagümrük
37
43
16
10
9
35
16
Konyaspor
37
34
14
13
8
35
17
Gaziantep FK
35
40
18
8
9
35
18
Hatayspor
34
39
15
13
7
35
19
Pendikspor
33
40
18
9
8
35
20
İstanbulspor
16
26
24
7
4
35
Nöbetçi Eczane


Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Arşiv Arama
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı