Devlet, bir yabancı diplomatı bile koruyamazsa, bu halkı acaba nasıl koruyacak? Görülüyor ki, işler çığırından çıktı. Milli bir hükümetin kurulması için, acaba daha ne bekleniyor?
Değerli okuyucularım; Terörle yaşamaya alışırken, bir yabancı diplomatın da terörist bir saldırıya kurban gitmesi, işi iyice çığırından çıkarttı.
Koskoca bir Türkiye Cumhuriyeti’nin korumasına teslim edilen bir diplomatın, üstelik bir koruma memuru yani bir Polis tarafından öldürülmesi, geleceğimiz hakkında bizi biraz daha ürküttü ve korkuttu.
Yetkililerin açıkladığı gibi, bu hareket düzeltmekte olan Türk-Rus ilişkilerini yeniden bozmak için yapılmış olsa da, katiyen olmamalıydı ve o diplomat ne pahasına olursa olsun korunmalıydı.
İşin daha da ilginç bir boyutu, koruma görevi üstlenen bir memurun korumak yerine, öldürmeyi seçmiş olmasıdır.
Rusların, işin tahkikini hükümete bırakmayıp, ayrı bir soruşturma heyeti göndermesi ise, bizi biraz daha üzmüş oldu. Demek ki, Rusların hiç bir bakıma bize güveni kalmamış durumda. Belki de haklılar.
İşler, bundan sonra nasıl düzelir, orasını kestirmek pek mümkün değil. Bana sorarsanız, özür dilemek de artık fayda etmeyecek.
Demek oluyor ki, bu iktidar ve hükümeti ne yaparsa yapsın, bu terör belasıyla başa çıkamayacak. İki gün önceki yazımda da belirttiğim gibi, hükümetin süratle çekilmesi ve artık, Milli bir hükümetin kurulması gerekiyor.
İçeride ve dışarıda izlenen yanlış politikalar, bizi bu noktalara getirdi. Bu böyle devam ederse, biliniz ki daha büyük felaketlerle karşılaşabileceğiz.
ACABA, DAHA NE BEKLENİYOR?
Öyle sanıyorum, iktidar görevden çekildiği takdirde, sorulacak hesaplardan korkuyor. Oysa, ne kadar korkarsa korksun, o hesap mutlaka sorulacak.
Son kamuoyu yoklamaları, iktidarın giderek itibar kaybettiğini, yeni bir Anayasa referandumunun kabulünün % 36’lara kadar gerilediği ve % 30’lara doğru kaydığı belirtiliyor.
Açıkça belirtelim. İktidardan yana olan halk kesimi de, artık iktidara olan güvenini kaybetmeye başladı. Kimi AKP’liler bile, gidişat böyle devam ederse, AKP’yi terk edeceklerini ve oylarını başka yöne çevireceklerini söylüyorlar.
Bir kere daha ve ısrarla belirtelim. Anayasayla uğraşmak yerine, bu ülke düzlüğe nasıl çıkarılır, ona bakmak gerekiyor.
Türkiye’nin, Anayasayı değiştirme ve yenileme gibi bir derdi yoktur. Türkiye’nin, parlamenter sistemi değiştirip, akıbeti belirsiz olan ve hiç de iyi olmayacak bir Başkanlık Sistemi’ne odaklanma diye bir derdi yoktur ve olmamalıdır. Türk halkı, müstebit bir yönetimi ve lideri istememektedir. Türk halkı, huzur ve mutluluk içinde yaşamayı istemekte, içte ve dışta sürekli hata yapanları başında görmek istememektedir.
Türk halkı, 1950’li yılların başında olduğu gibi iktidara, “YETER ARTIK!” demek noktasına gelmiştir.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
