|
||
Ethem Sarısülük | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Bu isim, hiç kimseye yabancı değil. Önce Polis kurşunuyla, sonra da adalet tarafından katledildi. Mahkeme, ölümü hakkında karar verdi ve bir kere daha; “Türkiye’de, acaba adalet var mı?” dedirtti. ----------------------------------------------------------- Değerli okuyucularım, İstanbul/Taksim’de yaşanan ve etkileri daha sonra bütün yurda yayılan “Gezi Parkı” olayını hatırlayın. Taksim meydanından Harbiye’ye doğru gittiğinizde, sağ tarafta yeşillikler içindeki bu parkı görürsünüz. İktidar buraya, daha önce yıkılmış olan Osmanlı Topçu Kışlasını yapmak için, karar aldı ve parkı yıkmak istedi. Oysa, bu park İstanbulluların çok önemli bir dinlenme ve rahatça nefes alma yeriydi. Halk, tepkisiz kalmadı ve yıkıma karşı harekete geçti. O meşhur olaylar başlayınca, olayların etkisi yurt çapında da görüldü ve Ankara’da da kendini gösterdi. Öteki vatandaşlar gibi, Ethem Sarısülük adlı bu genç de olaylara katıldı ve tepkisi göstermek istedi. ETHEM SARISÜLÜK KİMDİ? 1987 yılında Çorum’un Sungurlu ilçesinin bir köyünde doğmuş, alevi bir ailenin çocuğuydu. Geçim darlığı sebebiyle, aile Ankara’ya göçmüştü. Annesi, babasından ayrılınca, anne evlerde temizlik yapmaya başlamış ve çocuklarının maişetini temin etmeye çalışıyordu. Yoksulluk sebebiyle okuyamayan Ethem de, aileye katkıda bulunmak için, bulduğu işlerde çalışmaya başlamıştı. Ülkenin içine düştüğü bu olumsuz durumları yakından izleyen Ethem, Gezi olaylarının Ankara’daki bölümüne katılmış ve 2013 yılının 14 Haziranında, henüz 26 yaşında iken, bir Polis kurşunuyla hayatını kaybetmişti. Olaylar sırasında, iktidarın ve dönemin Başbakanının cesaretlendirdiği Polis, eylemci vatandaşların üstüne kurşun sıkmaya başlayınca, Ahmet Şahbaz adlı bir Polis de, koşar adımlarla adeta Ethem’in üstüne giderek, 9 mm’lik silahından çıkan kurşunla Ethem Sarısülük’ün ölümüne sebep olmuş ve TV kamera kayıtlarına göre, zafer kazanmış bir kişi edasıyla silahını savurarak geldiği yere geri dönmüştü. Arkadaşları, Ethem için Cenaze töreni yapmak istemiş, Emniyet yetkilileri ona bile izin vermemişlerdi. Pisi pisine ölüme gönderilen Ethem, memleketinde toprağa verilmişti. YARGILAMA BAŞLIYOR Ethem’i öldüren, belliydi. 6.Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan duruşmada, Polis Şahbaz duruşmalara katılmayınca, sesli ve görüntülü yayınlarla yargılaması yapılıyordu. Yani, Polise büyük kolaylık sağlanmıştı. Dava, daha sonra Aksaray Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledildi. Belli ki, sanık Polis korunuyordu ve kamuoyu, adaletin bu tutumundan çok rahatsız oluyordu. Mahkeme Polis Şahbaz’ı, “Kastı aşarak, ölüme sebebiyet vermek”ten 7 yıl, 9 ay, 10 gün hapse mahkum etti. Dosya, Yargıtay’a gitti. Yargıtay 1.Ceza Dairesi, verilen kararı usulden bozdu. Yani, verilen Cezaya “Az veya çok” demedi ve esasa girmedi bile. Dosyanın Aksaray Ağır Ceza Mahkemesi’ne geri dönmesi üzerine, yargılamayı yeniden yapan mahkeme, iki gün önce herkesi şaşırtan ve adeta şok eden bir karar verip, cezayı 1 yıl, 4 ay, 20 güne düşürdü ve onu da, yaklaşık 10 bin lira para cezasına çevirdi. Öyle sanıyorum, dosya bir kere daha Yargıtay’a gidip geri dönse, hiç kuşkunuz olmasın ki, mahkeme Polis Şahbaz’ın ödüllendirilmesini ya da kendisine öldürme tazminatı ödenmesini isteyebilecektir. Halk arasındaki konuşmalar, bu yöndedir. ADALETİN, BU MU DÜNYA? Değil tabii. Şimdi herkes, “Böyle adalet olmaz!” diyor, ama oluyor ve Türkiye’de oluyor. Değerli okuyucularım, Türkiye’de adaletin nasıl çalıştığını, siz gelin de bana sorun. Daha önce de, bu sütunlarda birkaç defa yazmıştım. Memuriyetimin en önemli ve en başarılı döneminde, megaloman bir gazetenin saldırısına uğramış ve hakkımda küçük de olsa bir ceza verilmişti. Oysa, mahkemeye gitmeden önce hakkımda yapılan tahkikatta en küçük bir suç unsuru bulunamamış ve tahkikat raporuna tek bir tane suç delili eklenememişti. O küçük cezayı veren hakim daha sonra, “Bize, çok büyük baskı yaptılar ve bu kararı, baskı altında vermek zorunda kaldık” diyerek, Türkiye’de adaletin içine düşürüldüğü durumu anlatmış ve daha sonraki günlerde, Türkiye’de daha beter durumların yaşandığını görmüştük. Görmeye de, devam ediyoruz. Şimdi, buradan haykırarak söylüyorum. “ Çalınan sorularla, kumpaslarla ve kayırmalarla mesleğe alınan, 3450’si halen açıkta ve hapiste olan Hakim ve Savcılarla bu Türkiye’de uygulanan adalete katiyen inanmıyorum. O adalete, güvenmiyorum ve bu sebeple mahkemelerin kapısının önünden bile geçmek istemiyorum. Ölmüş olan anama bile sövseler, sırf o mahkemelere gitmemek için, hiç kimseden davacı olmayacağım. Söz veriyorum” Yoksulluktan Ağlarız, Eğlenceyi Severiz! İktidarın uyguladığı ekonomik politikalar, halkımızı canından bezdirdi. Ne var ki, dara düşen kimi vatandaşlar ağlaşırken, eğlence mekanları dolup taşıyor. İçkiye ve eğlenceye yapılan zamlar, o ağlaşanlara vız geliyor. Geçen hafta, İlçemizdeki Sıla evleri girişine bir Eğlence Mekanı açıldı. İçkili, sazlı sözlü mekan, daha ilk gecede doldu, taştı. Gündüz Camiye giden kimi vatandaşların, geceleri eğlence yerlerini boş bırakmadıkları görülüyor. Eh… vergilerini de hakkıyla ve düzgün ödediklerine göre, eğlenmek de hakları. Acaba, öyle mi? Maliyecilere sormak lazım. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.