|
||
Böyle Muhalefetin | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Demokratik siyasi hayatta muhalefet, iktidarın her yanlış icraatına karşı koyan anlamındadır. Muhalefetin her sözü ve tavrı etkilidir. Çünkü muhalefet, her yanlışa karşı koymaya yetkilidir. Biz de öyle mi? Değerli okuyucularım; 1946 yılında başlayan çok partili siyasi hayat, demokratik tavrını 1950 yılında gösterdi. 27 sene tek parti iktidarı tarafından idare edilen Türkiye, 1950 yılında, dönemin muhalefet partisi olan Demokrat Parti’nin tek başına seçimi kazanmasıyla, bu tek partiden kurtulup, çok partili döneme girdi. O tek parti olan CHP ortadan kalkmadı, ama iktidar partisi olan Demokrat Parti’yi, bir “hafiye gibi” izledi ve yaptığı bütün yanlışları çekinmeden yüzüne vurdu. Demokrat Parti’nin lideri bundan hiç hoşnut olmadıysa da, muhalefetin eleştirilerine katlanmak zorunda olduğunu anladı ve kabul etti. Filvaki, kimi zamanlarda muhalefet lideri ismet İnönü’ye, iktidar yandaşları tarafından sokak saldırıları yapıldıysa da, bunalar iktidar partisinin hep zarar hanesine yazıldı. Nitekim, üç dönem seçim kazanan Demokrat Parti’nin lideri Adnan Menderes, muhalefeti ciddiye almayıp ipin ucunu kaçırınca, bir darbeyle hem gerçek hayatını, hem de siyasi hayatını bitirdi. MUHALEFETSİZ İKTİDAR, OLMAZ! 1960 darbesinden sonra da isim değiştirerek Demokrat Parti misyonu devam etti. Bu arada, siyasi parti sayısı arttı. İktidarın yanında, değişik görüşte muhalefet partileri yer aldı. İktidarla, muhalefet arasında çok şiddetli çatışmalar ve kavgalar oldu. Bu kavgalar, halkı da etkiledi. Yani, halkın arasında da bölünmeler ve kavgalar oldu, ama bu günkü iktidar kadar muhalefeti ciddiye almayan başka bir iktidar, hiç görülmedi. 1960 darbesinden sonra CHP lideri İsmet İnönü’nün yeniden iktidar olması, Adalet Partisi’nin lideri Süleyman Demirel’inse muhalefette kalması, iktidar-muhalefet ilişkilerini yeniden hareketlendirdi. Ne var ki, Süleyman Demirel halkın benimsediği sert muhalefeti ile iktidarı ele geçirmesini başardı. Böylece, demokratik hayat biraz daha benimsenme imkanını buldu. 1980 darbesinden sonraysa, Turgut Özal iktidarı sert muhaliflerle karşılaştı. Yanlış işler yaptığında Özal iktidarı büyük eleştirilere uğradı. Özal, eleştirileri ciddiye aldı. Almadığı durumlarda, partisi halkın güvenini kaybetmeye başladı. 1983 ve 1987 seçimlerini tak başına kazanan Turgut Özal, önce iktidarının bir kısmını, daha sonra da tamamını kaybetti ve partisi tarihin karanlığına gömüldü gitti. Bütün bu olup b.itenlerden anlaşıldı ki, demokratik siyasi hayatta muhalefet partilerinin olması şarttır. İktidarların da, muhalefetin sesine mutlaka kulak vermeleri gerekir. Bunu yapmayan iktidarlar, günün birinde öteki iktidarlar gibi tarihe gömülüp gidiyorlar. Nitekim, Turgut Özal’ın partisinden sonra ortaklık kurarak iktidar olan Doğru Yol Partisi de, muhalefete kulak asan iyi bir iktidar olamadı ve o da karanlıkların içinde kaybolup gitti. KUSUR, DAHA ÇOK KİMDE? Bana kalırsa, kusur hem iktidarda, hem de muhalefette. İktidar partileri, “Nasıl olsa halk bizi seçti ve hep arkamızda duracak.” savıyla, keyfi davranmaya başlayınca ve muhalefeti de ciddiye almayınca, sonları hüsran oluyor. Kusur, sadece iktidarın değil, muhalefet partilerinin de büyük kusurları oluyor. En büyük kusurları, iktidara karşı doğru ve etkili muhalefet yapamamaları. Bütün siyasi partiler iktidar olmak için çalışırlarken, öyle muhalefet partileri biliyoruz ki, “Bize muhalefet yeter. Maaşlarımızı alıyor ve devletin bütün imkanlarından yararlanıyoruz. İktidar olmanın sorumluluğuna neden katlanalım?” der gibi, kaytarıyorlar. Onlar, zaten uzun ömürlü olamıyorlar. Kimileri var ki, öyle düşünmekle birlikte, parlamentoda hiçbir şekilde etkili olamıyorlar. Öyle olunca, iktidar partisi de onları ciddiye almıyor. Günümüzde de bunun örneği ya da örnekleri var. CHP, BUNU ÖNEMLİ BİR ÖRNEĞİ 1923 yılında kurulan Cumhuriyet Halk Partisi’nin, tek parti dönemi hariç, doğru dürüst ve sürekli iktidar olduğu hiç görülmedi. Adı, hep muhalefet partisi olarak anıldı. Buna karşın 1950-60 yılları arasında İsmet İnönü’nün, 1960-80 yılları arasında Bülent Ecevit’in gösterdikleri muhalefet kudreti, iktidarlar üzerinde çok etkili oldu. 2002 yılında, AKP’nin tek başına iktidar olmasıyla yine ana muhalefet konumuna düşen CHP’nin, muhalefet yeteneği giderek kayboldu. Lideri Deniz Baykal’ın “uçkur hikayesi”, daha sonra gelen Kemal Kılıçdaroğlu’nun doğru fakat “cılız” sesi, iktidar tarafından ciddiye alınmayınca, ana muhalefet diye bir parti ortada kalmadı. Hele, ikinci muhalefet partisi konumunda olan Milliyetçi Hareket Partisi ve liderinin iktidara yakın ”kaypak” tutumu, Türk siyasetinde “Muhalefet” diye bir parti bırakmadı. Artık görülüyor ki, MHP ve lideri Devlet Bahçeli’nin iktidar tarafına geçmesi, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun etkili olamayan ve ciddiye alınmayan çırpınışları, bizi muhalefetsiz bıraktı. Türk siyasetinin “Muhalefet Partileri” bakımından bir silkinmesi lazım. Her ne pahasına olursa olsun, devamlı yanlış yapan bu iktidarın karşısına dikilmeleri gerekiyor. Devlet Bahçeli’den beklenen “umutlar” ortadan kalktığına göre, ya Kemal Kılıçdaroğlu iyice canlanmalı, ya da güçlü ve gerektiğinde pervasız bir lider CHP’nin başına geçmelidir. Artık, “Böyle muhalefetin…” dedirmemelidir. Türkiye, devamlı yanlış yapan ve ülkeyi uçuruma götüren bir partinin keyfine, egosuna ve hegemonyasına teslim edilemez. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.