|
||
Amerikan Seçimleri | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Bu defa seçimi, Cumhuriyetçilerin adayı kazandı. Hangisi kazanırsa kazansın, Türkiye’ye faydası yok. Dünyada giderek yalnızlaşan Türkiye, galiba bir tokat da Amerika’dan yiyecek. Değerli okuyucularım, bu yazıyı Amerika’nın Başkanlık seçimlerinin sonuçları henüz açıklanmıştı ki, kaleme aldım. Televizyonlardan geçen ilk haberlere göre, adaylardan Donald Trump 289, Hıllary Clinton ise, 219 delege kazanmıştı. Sayım devam ettiği için kesin sonuç yeni belli olmuştu. Kesin olan şu ki, 270 delege çıkaran, Amerikan Başkanı olacaktı. Trump oldu. Estirilen rüzgara göre Trump değil de, Clinton’un seçilmesine kesin gözüyle bakılıyordu. Yine ilk sonuçlara bakıldığında, Demokratlardan seçilen eski Başkan Obama’dan, Amerikan halkının çok hoşnut olmadığı da anlaşıyordu. KİM SEÇİLİRSE SEÇİLSİN Ama, kim seçilirse seçilsin, Türkiye’ye çok iyi gözle bakmayacaktır. Çünkü, Amerika’nın belli bir dış politikası vardır. Bu ulusal politikayı Başkanların kendi kafalarına göre bozması, değiştirmesi mümkün değildir. Ne var ki, uygulamada Başkanlar dilediklerine daha esnek davranıp, karşı tarafı da memnun eden politikalar izleyebilirler. Nitekim, gidecek olan Başkan Obama, Türkiye’ye kimi konularda daha esnek davranmış, bazen de beyzbol sopası göstererek, “Haddinizi bilin” diyebilmiştir. Tramp’un Başkanlığı döneminde, yabancı uyrukluların, bilhassa Müslümanların Amerika’ya girişi çok zor olacaktır. Katı bir İslam düşmanı olan Trump, Müslümanları sınır dışı edeceğini, Müslüman mülteci kabul etmeyeceğini açıkça söylüyordu. Fikri değişir mi, bilemeyiz. Aynı şekilde, Meksikalılara da düşman görünen Trump, onları da sınır dışı edeceğini ifade ediyorddu. Hıllary Clinton’a gelince, o zaten artık kaybetmiş. Bu yazıyı kaleme aldığım sırada Clinton kazanmış olsa, Kürt’leri örgütleyeceğini ve onlara silah vereceği sözü aklıma geldi. Yani, o, tam bir PKK yanlısıydı. Demek oluyor ki, hangisi kazanırsa kazansın, Türkiye ile Amerika’nın o dostane eski günleri artık geride kalmış vaziyette. Bunun nedenini anlamak, o kadar zor değil. Türkiye’nin özellikle Tayyip Bey’in izlediği dış siyaset Amerika’nın hiç hoşuna gitmedi. Özellikle, “Eyyy Amerika…” diye başlayan sözleri ve meydan okuması, Amerika üzerinde iyi bir iz bırakmadı. Ne var ki, Tayyip Bey ne kadar bağırırsa bağırsın, Amerika’nın desteğiyle o göreve geldiğini ve onun sayesinde tepede siyaset yaptığını unutmamalıdır. BUNDAN SONRA NE OLUR? Amerika ile daha iyi günlerde olacağımızı sanmıyorum. Çünkü, PKK’nın birer kolu olan PYD’yi ve YPG’yi açıkça destekleyen, onlara silah gönderen, Türkiye’yi artık Ortadoğu’da önemli bir güç olarak görmeyen ve Tayyip Beye kızan bir Amerika’dan, bundan daha iyi karşılıklar beklemek, çok saflık olur. Türkiye’nin, istediği krediyi alamayan Adnan Menderes’in, 1959 yılında yaptığı gibi, Amerika’ya aniden sırt çevirip Rusya’ya göz kırpması, çok doğru bir davranış olmaz. Ne de olsa Amerika, halen dünyada en büyük süper güç durumundadır. O sebeple, gerek Rusya, gerek Çin ve gerekse Amerika ile dış dengeleri çok sağlam tutmak gerekiyor. Çünkü, Avrupa ile de aramız, hiç de iyi değil. Avrupa da, artık Türkiye’yi hiç sevmiyor. Artık, “Ey Amerika,. Ey Rusya, Ey Almanya, Ey Fransa…” gibi laflar söylemek, fayda getirmiyor. Dünyanın 5’ten büyük olduğunu, artık Muhtarlar da biliyor. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.