Mukaddes dinimizi siyasete alet edip, yeni Türk Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü dışlamak, Osmanlı’yı yeniden diriltmek anlamına mı geliyor? Cumhuriyet’in 100’ncü yılı olan 2023 senesi, onun için mi bekleniyor? Bu soruyu, hiç sordunuz mu?
Değerli okuyucularım; Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ilk seçimde ve birden bire iktidara getirilmesi, demokrasiyle iç ve dış siyasetin olağan icaplarından gibi görünmüyor.
14 yıldan beri ülkeyi yöneten, halkın bütün yakınmalarına rağmen seçim kazanan ve istikbale muzaf planlarını zımnen de olsa açıklayan ve de yerine getirmeye çalışan bu siyasi parti, yukarıdaki kuşkularımızı iyiden iyiye gündeme taşımaya başladı.
Meclisin bile üstünde olup, Türkiye’nin en büyük adalet organı olan Anayasa Mahkemesi tarafından “Din merkezli siyasetin odağı” olmakla suçlanan ve kapatılmaktan kıl payı kurtulan bu partinin, Türkiye’yi bir “Din Devleti” ne doğru sürüklediği, artık kuşku götürmüyor.
Halkın saf ve temiz dini duygularını sömüren ve o duyguları kullanarak amacına ulaşmak isteyen iktidar partisinin, böyle bir niyeti yoksa, bu ülkenin kurucusuna, onun ilkelerine, eserlerine ve bu ülkeye kazandıklarına, bu kadar saldırmanın sebebi ne olabilir ki?
TÜRKİYE, DÜNYA ÖLÇEĞİNDE YALNIZ BIRAKILDI?
Evet, öyle oldu gibi görünüyor. 1950’li yılların başından ve NATO’ya dahil olduğumuzdan beri Amerika’nın bir numaralı dostu ve müttefiki olan Türkiye, bu ülkeye olan güvenini hiçbir dönemde bu kadar kaybetmemişti.
Amerika da, Türkiye’ye hiç bu kadar soğuk bakmamıştı. Başta Avrupa ülkelerinin temsilcisi Avrupa Birliği olmak üzere, dünya devlerinden olan Rusya ve Çin de, bize artık sıcak ve dostane bir tavırla yaklaşmıyor.
Demek istiyorum ki, dünyada üzerimize çöken bu yalnızlık, AKP iktidarını yeni bir arayışa ya da bir kabuk değiştirmeye mi yöneltiyor acaba?
Endişeler doğru ise, Türkiye’nin durduk yere ve tehlikeli bir biçimde böyle bir rejim değişikliği yapmak istemesi ve geri kalmış ülkelerin önde gideni olan Arap misyonunu üstlenmeye meyletmesi, Türk halkının gözünün açar mı ya da ne zaman açacak acaba?
Oysa, 6 asrı aşkın bir süre dünyada egemen olan, bu süre içinde çıkışlarının yanında inişleri de olan Osmanlı, o inişlerden birinde ne yazık ki yuvarlanmış ve bir daha çıkmamak üzere uçuruma düşmüştür.
Atatürk’ün bu uçurumdan kurtardıklarıyla kurulan yeni Türk devletinde ve Türkiye Cumhuriyeti’nde bizi dürten nedir ki, tekrar geriye dönmek istiyoruz?
2023 senesi, onun için mi bekleniyor? Daha doğrusu, “!00 sene yetti, artık geriye dönebiliriz.” demek mi istiyorlar?
Atatürk, acaba onun için mi sürekli hırpalandı ve hırpalanıyor?
Din eğitimi veren okulların sayısının artırılması, depreşen hilafet özlemi ve Osmanlıcanın yeniden öğretilmeye kalkılması, acaba hep onun için mi yapılıyor?
Hepsinden önemlisi, bu dönüşü yapmak isteyenlere Türk halkının uzaktan seyirci kalmasını ve bu arzuda olanları yapılan seçimlerde oylarıyla desteklemesini anlayan varsa, çıksın söylesin de anlayalım.
Söylenenlere bakılırsa, Osmanlıya dönüldüğü takdirde. Tayyip Beyin 118’nci Osmanlı halifesi, ikinci Osmanlı döneminin de 1’nci Padişahı olacağı ve “Sultan I. Tayyip” unvanını alacağı rivayet ediliyor.
Bu halk isterse, neden olmasın?
Konuyu son bir cümleyle özetlemek gerekirse, bu güzel ülkede uygar bir biçimde yaşamak neremize dürttü ki, böyle bir maceraya ortak olup, maceracılara destek veriyoruz?
Anlayan varsa, beri gelsin!