Kimseden gizleyeceği bir suçu, utancı olmamak; lekesi, ayıbı bulunmayan anlamında bir deyim.
Eski devirlerde suç işleyenlerin alınlarına, cezalarına göre kızgın demirle damga vurulurmuş. Şimdiki gibi nüfus kayıtları adli kayıtlar olmadığından, suçluların bu yolla toplum içinde tanınması sağlanırmış.
Alnında damga olan sabıkalılar, bunu saklamak için, alınlarını göstermeyecek şekilde, başları eğik dolaşır, külahlarını, takkelerini alınlarına kapamaya çalışırlarmış.
Alnı açık olmak, bu nedenle, lekesizliğin, dürüst yaşam sürmenin bir kanıtı olmuş ve zamanla dilimize deyim olarak yerleşmiş.
Bu söz, Cumhuriyetimizin Onuncu Yıl Marşı’na kadar girmiştir.
“Çıktık açık alınla, on yılda her savaştan”
Ünlü Şair Tevfik Fikret’ten bu konuda bir beyit:
İstanbul’a hitaben yazdığı (SİS) şiirinden;
Milyonla barındırdığın ecdat arasında
Kaç maziye vardır çıkacak pak-ü dirahşan.
“Mezarlıklarındaki milyonlarca cesetler arasından kaç tanesinin alnı temiz ve parlak çıkabilir?”
Okumam Yazmam Yok Ama Kayseriliyim
KayseriiKayseri ilimize has bir deyimdir.
Kayserililer zeka, kurnazlık ve işbirlikleri ile tanınırlar. Arapların Kaysariye, Kayser’in, yani imparatorun, hükümdarın memleketi dedikleri bu ilimizden, pek çok iş adamı tüccar, sanatkar, ünlü ve büyük kişiler yetişmiştir. Osmanlılar Devrinde Kayseri de, esnaf ve tüccar bile Enderun dili kullanırmış. Kayserililer, ilim ve bilgiye önem veren, bunu zekaları ile pekiştiren kişilerdir. Kayserililerin zeka ve kurnazlıklarını konu alan pek çok öykü ve fıkra vardır. Akıllılıkları ile ün yapan Kayserililer, memleketleri ile övünürler. Hatta, alçakgönüllü olanlar, Kayserili olduklarını söylemez bunu bir övünme olarak kabul ederlermiş.
Bir Yüzbaşı, bölüğündeki erleri sıraya dizmiş, okur yazar aklı başında olanlardan, terhis olan çavuşun yerine görevlendirilecek birini seçmeyi düşünüyormuş. Öne atılıp, göreve talip olan bir ere sormuş:
– Sen okur yazar mısın?
– Hayır, demiş er. Okur yazar değilim ama Kayseriliyim….
Kaynak: Hikayeler.com
Kalın sağlıcakla.
EŞEKLİK YAPMANIN LÜZUMU YOK!
Nasreddin Hoca, eşeği ölünce, çaresiz pazardan yenisini almış. Eşeğin yularından tutup eşek arkada kendi önde dalgın dalgın eve doğru giderken, iki hırsız gizlice yaklaşıp biri eşeği almış, diğeri eşeğin yerine geçmiş. Hoca arkaya döndüğünde ne görsün; yeni aldığı eşeğin yerinde bir âdemoğlu duruyor. Hoca şaşkınlıkla adama sormuş:
– İn misin, cin misin?
– Ben, demiş adam, yeni aldığın eşeğim. Ana baba bedduası aldığım için Allah beni eşek yaptı. Senin gibi iyiliksever birisi beni alınca tekrar âdemoğlu oldum.
Hoca bakmış, bu basbayağı adam; salıvermiş.
Ertesi gün yeni bir eşek almak için pazara gittiğinde bir önceki gün satın aldığı eşeğin haraç-mezat satıldığını görmüş. Hayvanın kulağına eğilip:
– Bre tövbesiz, demiş, bir günde ana babana gene ne eşeklik yaptın?