Moved Permanently

12 Eylül 1980 darbesinden sonra da, öyle olmuştu. Atatürk'ün adını ağzına almayanlar, birden Atatürk'çü kesildiler. Darbenin hemen sonrasının Atatürk'ün doğumunun 100'üncü yılına rastlaması, Atatürkçülerin sayısını daha da arttırmıştı.

--------------------------------------------------------------

  Yeni Türk devletinin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, büyük önder Atatürk'ün geçen bir asra yaklaşan zaman içinde kimi övüldüğüne, kimi de hırpalandığına tanık olduk.

    Bendeniz buradaki kusuru, daha çok biz eğitimcilerde buluyorum. Çünkü, yeni yetişen nesle Atatürk'ü iyi tanıtamamışız. Oysa, bugün her şeyimizi borçlu olduğumuz bu büyük adamın yüceliğini, sadece başımız sıkıştığı zaman anlayabiliyoruz.

    Yukarda söz ettiğim gibi, 12 Eylül döneminde de öyle olmuştu.Yolundan ve fikirlerinden olan sapmalar, ülkemizi bir anarşi batağına sürüklemiş, sol ideoloji Atatürk'ün getirdiği bazı kavramları ters düz etmek istemişti.

     Bugün pek beğenilmeyen ve çokça eleştirilen 12 Eylül askeri yönetimi Atatürk'e sahip çıkmış, uyguladığı despotizme rağmen Atatürk sevgisini yalnız ülke çapında değil, dünyaya bile yaymayı başarmıştı.

     O dönemde bendeniz, Atatürk'ün doğumunun 100'üncü Yılı Kutlama Komitesi'nin, İstanbul Genel Sekreterliğini yapmıştım.

     Komite olarak bizim hedefimiz, onun 100'üncü doğum yılını ona layık biçimde kutlamak, ortaya çıkan istismarcıları da izlemek ve engellemekten ibaretti.

     Çünkü, idari otoriteye hoş görünmek için kraldan kralcılar gibi sahte Atatürkçüler de o zaman çoğalmış ve Atatürk'ün manevi kişiliğinden istifade etmeye kalkmışlardı.

     Bir örnek vermek gerekirse, bir kravat imalatçısı aklıma geldi. Adam, bir akşam üstü odama  gelerek, masama bir kutu koydu, elinde de başka bir kutu vardı. Elindeki kutuyu açıp bana birkaç kravat gösterdi. Kravatların üstüne Atatürk'ün resmini basmıştı.

     ''Nedir bunlar ? ''  deyince '' Ben de, Atatürk'ün doğumunu kutluyorum'' dedi. '' Kravat üstüne Atatürk resmi basıp, kutlama olmaz'' dediğimde  ''Ben bunları halka satacağım. Bir depo dolusu da bastırdım, yani elimde milyonlarca kravat var. Ne olur, bana izin verin '' deyince, daha çok şaşırdım.

    ''Olmaz'' dedim. Beni şikayet etti, fakat netice alamadı. O da biliyordu ki bu kravatlar eskidiğinde, cam veya yer silinmek için kullanılacaklar ve böylece Atatürk temizlik paspası yapılacaktı.

    Bu kişi için önemli olan Atatürk değil, para kazanmaktı.

    Şimdi yine görüyorum ki bayrak üstüne Atatürk resmi basıp satmak isteyenler var, hatta kimilerini  bunu meydanlarda teşhir etmişler bile.

    Atatürk'ü bayrağın üstüne göstermek göze hoş gelebilir, ama bayrağımızın üstüne başka bir şekil ya da kim olursa olsun resim koymak. asla doğru değildir.

    15Temmuz darbe girişimini bahane edip, kendisini Atatürk'çü gösterenlerin sayısı günden güne artıyor. Sebebi ne olursa olsun Atatürk'ten yana olmak, hem bu ülkeye, hem de üstünde yaşayanlara fayda getirecektir.

    Siyasi iktidarın da, bundan böyle Atatürk'ten güç aldığını görmek halkımızı sevindirecektir.

         Müzik Deyince, Süleyman Hoca!

    İlçemizin yetiştirdiği kıymetlerden, tanınan Müzik adamı Süleyman Erdegül’ün çalışmalarını, yakından izliyorum.

    Derslerine de sık aralıklarla gidip, oluşturduğu “Damlalar Gurubu”nun şarkılarını ve sazlarını, hayranlıkla dinliyorum.

     Türk ve batı Müziğini,  doğuştan var olan yetenekleriyle çok iyi icra eden ve bu yetenekli öğrencilere saz çalmayı öğretip, ses eğitimi veren Süleyman Hocayı, takdir etmemek mümkün değil.

      Hoca, birazcık ilerlemiş yaşına rağmen, engin tecrübesi ve bilgisi ile her yaştaki öğrencilere ses eğitimiyle birlikte, Keman ve Gitar çalmayı öğretiyor.

      Yıl içinde TV’de, yıl sonunda da açık havada verdiği konserlerle halkın ilgisini çeken hoca, yorulmak nedir bilmiyor.

      Ana-babaların, yetenekli olan çocuklarının yaşına bakmadan, saz ve ses eğitimi almaları için Hocanın kapısını mutlaka çalmaları gerekiyor.

     Allah’ın verdiği bir yeteneği gizli tutup köreltmek, her ana-baba için bir yüktür. Onu ortaya çıkarmak ve geliştirmekse, boyunlarının borcudur.

      Uzun sözün kısası, Süleyman Hoca’dan yararlanmaya bakalım.