Diyanet İşleri Başkanlığı, darbeye teşebbüs edip de ölenlerin, cenaze namazlarının kılınamayacağına hükmetmiş. Oysa, böyle bir karar almaya hakları da yok, yetkileri de yok!
Ölen her Müslüman için cenaze namazı kılındığı bilinir ve doğru olan da budur.
Esasen cenaze namazı bir duadır ve bu namaz ayakta kılınır. Kılınması, yüce Yaradan tarafından “farz” sayılmıştır. Dinimizde ona “Farz-ı kifaye” denir. Yani, bir kısım insanların bu namazı kılması, bu yükümlülüğü (farzı) diğerlerinin üzerinden kaldırır.
Namazı kılınmadan gömülen Müslüman’a pek rastlanmaz. O kadar ki, bedeni olmayan kimi cenazeler için bile yokluğunda (gıyabında) cenaze namazı kılınır.
Cenaze Namazı, ölene yapılan son bir dini yardım olarak bilinir. Pek ilgisi olmadığı ve geçerli olmamakla birlikte, namaza katılan herkesten “helallik” alınır.
Bu durum, ölü yakınlarına da bir teselli olur.
DİYANET İŞLERİ DİYOR Kİ,
“Bu darbe teşebbüsüne katılıp da ölenler için, cenaze namazı kılınmayacak ve teşkilatımızca cenaze hizmeti verilmeyecek.”
Başkanlığın, Din işleri Yüksek Kurulu böyle bir karar almış. Kimdir bu Din İşleri Yüksek Kurulu? Hani, bir babanın öz kızına şehvet duyabileceğine dair fetva veren, tepki alınca da bu fetvayı yayınladığı İnternet Sitesi’nden indiren kurul.
Diyanet’in, cenaze namazı konusundaki bu talimatına ve görüşüne katılmak mümkün değil. Bu durumdan anlaşılıyor ki, şayet darbe başarılı olsaydı iktidar mensupları, yandaşları ve çatışmalarda ölenlerin de cenaze namazları kılınmazdı ki, bu da yanlış olurdu.
Oysa, geçerli olan hüküm şudur, “Sadece kafirlerin cenaze namazı kılınmaz.”
Kimi kesimlerce görüşlerine çokça itibar edilen ve Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü de, darbeye katılıp ölenlerin cenaze namazlarının kılınacağını belirtiyor ve doğru söylüyor.
BAŞKA ÖRNEKLERİ VAR
12 Eylül 1980 darbesinde de, sayıları az da olsa ölenler oldu. Bunlar da “Vatan haini” olarak söylendiler. Asılanlar oldu. İntihar edenler oldu. Bunların hepsinin cenaze namazları kılındı.
İdam cezası yürürlükte iken asılanların da, hep cenaze namazları kılındı.
Bunların namazlarına çoğunluk katılmasa da, aileleri, yakınları, komşuları ve tanıyanları katıldılar. Bu şekilde hiçbir fetva tipi hüküm verilmedi ve konu bir sorun gibi gösterilmedi.
Madem ki bu bir dini vecibedir, ölenin namazını kılıp, gerisini Allah’a bırakmak gerekir.
Hüseyin Çelik, Neden Hala Dışarıda?
Bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı da yaptırılan Hüseyin Çelik’in, tam bir Fethullah Gülen hayranı olduğu ve böylece FETÖ terör örgütünün de üyesi olduğunu bilmeyen yok.
İdarenin tepesinden gelen bir kişi olarak, onun Bakanlık dönemini hep dikkatli izledim.
Bu kişi, Gülen’in açtığı/açtırdığı ve öğretimi devam etmekte olan bütün okullarının işleyişinde son derece yardımcı ve destekçi oldu.
FETÖ örgütü denilen bu yapılanma sadece okullarında değil, dershanelerinde de, bu Bakanın zamanında iyice palazlandı ve maddi zenginlikle, manevi rahatlamaya kavuştu. Bunu hep, Hüseyin Çelik sağladı.
AKP parti teşkilatı, bunu ancak son yıllarda fark etti. Hüseyin Çelik’i önce Bakanlıktan aldılar. Sonra da, parti sözcülüğüne son verdiler. Siyasetten dışladılar, aday yapmadılar. Artık, Milletvekili bile değil.
Çelik’in boş durmadığı, bütün görevleri alındıktan sonra bile, bu örgüte daha çok bağlandığı ve maddi ve manevi destek verdiği söyleniyor.
Söyleniyor, ama duyan kim? Gün gelir de, iktidar mensupları; “Bu Hüseyin Çelik de bizi aldattı!” derlerse, şaşırmayın!
FETÖ mensubu ve hayranı olan Hüseyin Çelik halen, elini kolunu sallayıp, gezmeye devam ediyor.
