İstanbul’un eski Valisi rahmetli Hayri Kozakçıoğlu’ndan dinlemiştim. Olağanüstü hal, olağanüstü yetkiler demektir. “Sıkıyönetim” değildir, ancak çağrıştırır. Kanunlar, acımasız ve sert biçimde uygulanır. Ülkenin ihtiyacı olduğu zaman, bu uygulama yapılır ve doğrudur.
Rahmetli Hayri Kozakçıoğlu ile birlikte çalışmıştık. Kendisi, Güneydoğu Bölgesi Olağanüstü Hal Bölge Valisi’ydi ve oradan İstanbul Valiliğine gelmişti.
Bir para meselesinden ötürü, gelişi de biraz olaylı olmuştu. Olağanüstü Hal durumunu ona sordum ve bana anlattı.
Adından da anlaşılacağı gibi, normal şartların dışında, ülkede olağanüstü şartların oluşması halinde, hükümet Anayasanın 120’nci maddesine dayanarak, ülkenin bir bölümünde ya da tamamında üçer ve altışar aylık sürelerde Olağanüstü hal ilan edebiliyor ve bunu gereğine göre uzatabiliyor.
Şimdi, yapılan da o. Olağanüstü Hal, ülkenin tamamında ilan edildiğine göre, Valilerin hepsi aynı zamanda Olağanüstü Hal Valisi durumundalar.
Olağanüstü hal durumlarında, kanunlar daha hızlı ve daha sert biçimde uygulanır. Cumhurbaşkanı her ne kadar, “Demokrasi, adalet ve özgürlüklere dokunulmayacak.” dese de, mutlaka öyle olmayacak.
İnsanlar, artık istedikleri gibi sokağa çıkıp yasal da olsa, gösteri yapamayacaklar. Haksızlığa uğradıklarına dair fazlaca dertlenemeyecekler. Başta basın özgürlüğü olmak üzere, kimi özgürlükler pekala kısıtlanabilecek.
BUNA İHTİYAÇ VAR MI?
Var olduğu anlaşılıyor. Çünkü, atlatılan darbe teşebbüsü ülkenin bir uçurumun kenarına getirildiğini gösterdi.
Dileriz ki, 3 ay süreyle ilan edilen bu yönetim biçimi, daha fazla uzatılmadan 3 ay sonra kaldırırlar ve ülke normale döner.
Ne var ki, Olağanüstü Hal durumunda, ülkenin ekonomisinde kimi kırılmalar, dalgalanmalar ve çöküntüler olabilir.
Mesela, bu yaz beklenen turist akını pekala durabilir. Çünkü, yabancılar, Olağanüstü durum yaşanan bir ülkeye gitmek istemezler.
Demek oluyor ki, başta turizm sektörü olmak üzere birçok alanda sıkıntılar yaşanacak delmektir.
Yine de, ülkemiz ve halkımız için hayırlı olsun.
MİT, Ne İş Yapar?
Gelen bilgilere göre, kısa adı MİT olan Milli istihbarat Teşkilatı, öğrendiği halde, darbe yapılacağını Cumhurbaşkanı’na bildirmemiş. Genelkurmay Başkanına da geç bildirmiş.
Cumhurbaşkanı; “Ben bu teşebbüsü, önce eniştemden öğrendim.” diyor.
Peki, acaba bu MİT ne iş yapar? Böyle bir durumda görevini yapmadığına göre, o çok korunan Hakan Fidan’ın, bu teşkilatın başında işi ne?
Sanırım, hükümet bu durumu dikkate alacaktır.
