|
||
Yargı ya Güvenmem Hakim e Hiç Güvenmem! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Gazeteci Can Dündar ve arkadaşına, haksız yere verilen hapis cezası, halkın yargıya olan güvensizliğini iyice kanıtladı. Adalet için orada oturan o hakimler, bu adaletsizliği ve zulmü acaba neden yapıyorlar? Tabii ki, korkudan yapıyorlar. O koltuklardan kaldırılmaktan, hatta ceza almaktan korkuyorlar. İktidarın hışmından korkuyorlar. İyi de, bu haksızlık ve hukuksuzluk, daha doğrusu yargıya yapılan baskılar karşısında, nasıl tahammül ediyor ve neden çekilmiyorlar? Değerli okuyucularım; Adaletin bittiği yerde, hayat biter. Zorbalık, küstahlık, akla gelen her türlü haksızlık yapılır ve hayat çekilmez bir hal alır. Adaleti, devlet sağlar. Devleti idare edenler, bu gücü kendilerine ve keyiflerine göre kullanmaya başlarlarsa, adalet orada biter. Alenen olmasa da, gizliden gizliye anarşi ve haksızlıklar, alır başını gider. Adında “Adalet” sözcüğü olan iktidar partisi, işbaşına geldiğinden beri, memlekette her türlü haksızlık, hukuksuzluk, keyfilik; adam kayırma ve çıkar için kanunun tanımama gibi, akla gelen bütün adaletsizlikleri gördük. Her şeyden evvel, devletin başı yasa ve Anayasa tanımaz, mahkeme kararlarını hiçe sayarsa, o memlekette, adaletten tabii ki bahsedilemez. İşte, memleketimiz tam da bu durumda. Geçen haftanın sonunda iki gazetecinin, haksız yere nasıl mahkum edildiklerini gördük. İçinde silah olduğu daha önce başka bir gazete tarafından yazılan 2 Tır’ın, insani yardım malzemesi taşımadığını, yardımı alacak olan Türkmenler açıkça söyledikleri halde, herkesin bildiği silah yükünü açıklayan Can Dündar adlı gazeteci ve arkadaşı, tam 5’er yıl hapis cezasına mahkum edildiler. Azıcık, 10 ay gibi fazlası da var. Üstelik, kararın açıklandığı gün bu gazeteci, planlı ve silahlı bir saldırıya da uğradı. BU HAKSIZ KARAR, NEDEN VERİLDİ? Cumhurbaşkanı, gazetenin bu resimli haberine kızınca, bu gazeteciler için, “Bedelini ağır ödeyecekler, byle bırakmam onları” deyince, gazeteciler mahkemeye verildi ve hakimin de dikkati böylece çekilmiş oldu.. Gazeteciler, hemen tutuklandı. Bu haksız tutuklamaya Anayasa Mahkemesi nezdinde yapılan itirazı uygun bulan ve tahliye kararı veren Anayasa Mahkemesi, bu defa Cumhurbaşkanı’nın hedefi oldu. Anayasaya bağlı kalacağına namusu üzerine yemin eden Cumhurbaşkanı, herkesi şaşırttı ve “Anayasa Mahkemesinin kararına uymuyorum ve saygı da duymuyorum.” deyince, hakimin kafası iyice karıştı. Cumhurbaşkanı sözlerine devamla; “Hakim isteseydi, Anayasa Mahkemesi kararına uymayabilirdi.” deyince, hakimin kafası bir kere daha karıştı. VE, KARAR AÇIKLANIYOR Kafası iyice karışan hakim için, artık iki yol vardı.Suç unsuru bulunmayan sanıklar için ya beraat kararı verecek ya da sanıkları cezalandıracaktı. İkinci yolu seçti. Çünkü, başına gelecekleri iyi bilen hakim, Avrupa Birliği’nin ve medeni dünyanın bütün baskılarına rağmen Cumhurbaşkanı’nın ve iktidarın emrindeki HSYK’ nın olası baskısını göz önüne alıp, sanıkları cezalandırdı. Gelen son haberlere göre, Anayasa Mahkemesi hakimlerine söz geçiremeyen iktidar, sözünün dinlenmesi için şimdi Yargıtay’a el atmış, yüksek yargıdaki tam 711 hakimi değiştirmeyi planlamış görünüyor. Bu operasyonların yapılacağını bilen ve sezen hakimler, işte bu sebeple adaleti tecelli ettirmiyor, baskılara katlanıyor, ama bir türlü kendi istekleriyle görevlerini bırakmıyorlardı. Yazımın başlığında, “Yargı’ya güvenmem, Hakimlere ise, hiç güvenmem.” diye, boşuna demedim. Nasıl güvenirim ki, daha önceki kimi yazılarımda da ifada ettiğim gibi, İstanbul Milli ;Eğitim Müdürü iken, hiçbir kusurum olmadığı üstelik, işimde çok başarılı olduğum bir dönemde, megaloman bir gazetenin isteklerine karşı çıktığım içi hedef alındım ve beni zorla mahkemeye verdirdiler. Ve bana, 10 aylık da bir ceza verdirdiler. İstanbul 5.Ağır Ceza Mahkemesi’nde, 172 esas numaralı dosya ile bu haksız kararı veren Hakim’e daha sonra gidip, haksızlığın sebebini sorduğumuzda; “Size ceza vermemiz için, bize çok baskı yaptılar. O sebeple, bu kararı vermek zorunda kaldık.” diyerek, herkesi şaşırtan bir cevap verdi. Hakim Ahmet Zeki Polat, verdiği kararda haklı değildi, ama bu sözlerinde çok haklıydı. Çünkü, o da baskıya karşı koyamamış, bir takım kötülüklerin başına geleceğini düşünerek, bu haksız kararı vermişti. İşte, o günlerde az sayıda hata ile hareket eden ve daha çok korkusuz hüküm kuran hakimlerin bulunduğu yargıda, artık geleceğinden korkan ve büyük baskı altında karar veren hakimler var. Onlara, “Bu baskıya direnin ve gerekirse ayrılın.” desek de, ayrılmıyorlar. Can Dündar ve arkadaşının uğradığı zulüm, bana yapılan haksızlığı ve zulmü, bir kere daha aklıma getirdi. Kur’an-ı Kerim, Nisa Suresi 148’nci ayetinde Yüce Yaradan; “Allah, kötü sözün söylenmesini sevmez, ancak zulme uğrayanlar müstesna. Onlar zalimler hakkında her sözü söyleyebilirler.” diyor. Allah’tan korkan bir zalime, bugüne kadar rastlanmadı ki! |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.