|
||
ŞEHİTLERİN ADLARI Okullara Neden Verilmiyor? | ||
SARAY Haberi | ||
Onlar, Vatan uğruna şehit oluyorlar. Gösterişli bir cenaze töreninden sonra unutuluyorlar. Oysa, onları adlarıyla yaşatmak ve bu ülke var oldukça hiç unutmamak lazım. Devletin gücünü ve otoritesini eline geçirenler, adlarını unutturmamak için, ellerinden geleni yapıyorlar. Bu, geçmişte de böyleydi, şimdi de böyle. Ülkede, en yaygın kurumların başında okullar geldiği için, daha çok okulları tercih ediyorlar. Mesela, İllerdeki Valilerin, ildeki bir okula adlarını mutlaka verdirdikleri görülüyor. Oysa, 1951 yılında çıkarılan, “Her Dereceli Okul ve Kurumlara Ad Verme Yönetmeliği”, okul adlarının nasıl verileceğini belirlemişti. Bütün okul adları, 1993 yılına kadar geçen süre içinde, bu yönetmeliğe göre verildi. 1993 yılına gelindiğinde, dönemin Milli Eğitim Bakanı, adını bir okula verdirebilmek için yönetmeliği değiştirdi. Yeni yönetmelik, Resmi Gazete’nin, 2 Nisan 1993 tarihli, Tebliğler Dergisinin de, 12 Nisan 1993 tarihli nüshalarında yayınlandı. Anılan yönetmelik, 1994, 1995 ve 2002 yıllarında değişikliğe uğradıysa da, aşağıda açıklayacağım, bencillik kokan haksız, çarpık ve keyfi durumlarsa, ortadan kaldırılmadı.- Yeni yönetmeliğin 9’ncu madde, (h) fıkrasına göre, “Eski Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Milli Eğitim Bakanları’nın adları da okullara verilebilir.” deniyordu. Deniyordu, ama “Eskilerin” deniyordu. “Şimdikilerin” yani “Görevdekilerin” demiyordu. Açıkçası, bir Cumhurbaşkanı, Başbakan ya da Milli Eğitim Bakanı görevdeyken, adları katiyen verilemiyordu Ne var ki, bu yeni yönetmeliği yapan Milli Eğitim Bakanı, görevdeyken adını bir okula verdirdi. Ondan sonra gelen Bakan da, aynı şeyi yaptı ve tam 6 okula birden adını verdirdi. Oysa, bu yönetmeliğin 9’ncu maddesi, kimlerin ve nerelerin adlarının okullara verileceğini çok açık biçimde belirlemişti. Yönetmeliğin bu maddesinin (d) fıkrasına göre, “Savaşta ve diğer zamanlarda, vatan hizmeti yaparken şehit olanların adları okullara verilir.” deniyordu. Bu, bir öncelikti. Öncelikti, ama siyasi ve idari olarak devleti eline geçirenler bu okullara kendi adlarını vermişler, şehitlere okul bırakmamışlardı. Atatürk’ün adının verilmesine de yer veren yönetmeliğin 10’cu maddesine göre, “Bir İlde, daha önceden Atatürk’ün adı bulunmuyorsa, uygun görülen bir okula Atatürk’ün de adı verilir.” diyordu. Ama, sadece birine diyordu. LEKELİ KİŞİLERİN, OKULLARDA ADLARI VAR İşin, daha da ilginç bir yanı vardı. Yönetmeliğin 13’ncü maddesinin 2’nci fıkrası aynen; “Öğretim kurumları bina ve tesislerine adları verilecek kişilerin, çevrelerinde olumlu iz bırakmış olmaları gerekir.” deniyordu. Aynı maddenin 3’cü fıkrası ise, “Adları verilip de, sonradan kötü iz bırakanların adları iptal edilir.” diyordu. Şimdi, hemen bir örnek vermeliyim. Muammer Güler, İstanbul Valisi iken, adını İstanbul/Beylikdüzü’nde bir Anadolu Lisesi’ne verdirmişti. Yarattığı olayı biliyorsunuz. Rüşvet almak gibi bir olaya adı karışmış ve oğlu da aylarca tutuklu kalmıştı. İçişleri Bakanı iken, Bir kaçakçıyı korumak için ona, ”Senin önüne yatarım.” diyerek güvence veren ve siyasi mizah konusu olan bu kişinin adı, bu okulda hala sürdürülüyor. Okul, öğrenciler ve çevresi bundan çok rahatsız. “Bu adı, istemiyoruz.” diyorlar, ama kendileri söylüyor ve kendileri dinleyebiliyorlar. Hani, yönetmeliğin 13/3 maddesi? Hani nerede? Keza, rüşvet olduğu söylenen 700 bin liralık bir kol saati takan Bakan Zafer Çağlayan’ın adını taşıyan Muş’taki Okula ne demeli? BAŞKA, İLGİNÇ ÖRNEKLER DE VAR. Yönetmelik, Nisan 1993 tarihinde yürürlüğe girdi. Yukarıda da ifade ettiğim gibi, Milli Eğitim Bakanları görevde iken değil, ayrıldıktan sonra adları okullara verilebilecekti Kendine yontmaya gelince, 1994 ve 1995 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı yapan Nevzat Ayaz, Bakanlığı sırasında memleketin çeşitli yerlerinde tam 6 (yazıyla altı) okula adını verdirmişti. Bu adlar, devam ediyor.. Yönetmeliğin 7’nci maddesi ise, bu konuda genel bir çerçeve çiziyor ve okullara ad vermede kurumun amacına, seviyesine, bulunduğu çevrenin özelliğine ve şartlarına uygun hareket edilmesi ve adların belli bir anlam taşıması gerektiğini ifade ediyordu. Okul ve Eğitim Kurumu yaptıranların da adlarının verebileceğini belirten yönetmelik, Valilerin, Bakanların, devleti yöneten diğerlerinin ve gücü elinde tutanların, halkın tabiri ile bu bedavacıların adlarının verilmesini istemiyordu. Yönetmeliğin son maddesi olan 18’nci maddesi ise, yönetmeliğin Milli Eğitim Bakanı tarafından uygulanacağını bildiriyorsa da, Bakan yönetmeliğe aykırı davranıyor ve kendi adını verdirip, haksız yere öne çıkıyordu. O HALDE, NE YAPMAK LAZIM? Pek tabii ki yönetmelik, hakka ve hukuka uygun biçimde uygulanmalıdır. Bunun için de, · Adları, yönetmeliğe kısmen de uydurularak verilmiş olsa bile, halen görevde olanların adları bu okullardan derhal kaldırılmalıdır. · Yönetmeliğe göre, Atatürk’ün adının bile, bir ilde sadece bir okula verilebileceği ön görülmüş iken, bir Bakanın yetkisini kötüye kullanıp ve yönetmeliğe aykırı olarak, 6 Okula birden verdiği adı, derhal kaldırılmalıdır. · Yönetmeliğe aykırı olarak verilmiş olan diğer adlarla, bu adlar kaldırıldıktan sonra, bu okullara ve eğitim kurumlarına, öncelikle ve ivedilikle, “Şehitlerimizin” adları verilmelidir. · Yönetmelik yeniden düzenlenmeli ve tüm keyfilikler ve yetkilerin kötüye kullanımı ortadan kaldırılmalıdır. · Eğer bunlar yapılmazsa, Fethullah Gülen’le, Abdullah Öcalan’ın adı da, birer okula verilmelidir. Çünkü, onların da büyük şöhretleri var. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.