Cenaze cami havlusuna getirilir, musalla taşına konulur. İmam cenaze namazını kılar ve daha sonra döner cemaate sorar, "Mevtayı, Nasıl Bilirsiniz" cemaat “iyi biliriz” der. İmam, "Hakkınızı helal ediyor musunuz" diye sorar, cemaat "Helal olsun” der.
Değerli okuyucularım, “Mevta” olma yolunda dönüşü olmayan bir yola giren AK Parti, ülkeye verdiği zararlara karşı kendini bir türlü frenleyemiyor. AK Parti’nin ülkeye verdiği zararlara şimdi seyirci kalanların ya da alkışlayanların, ilerde yapılanları eleştirmeye ve “vah” çekmeye hakları yoktur.
Cenaze namazı için toplanan halka İmam, ilginç bir soru sorar.”Ey cemaat, mevtayı nasıl bilirsiniz?” Ön sıralardan “İyi biliriz” sesleri yükselir. Arka sıraların sesi biraz daha az çıkar ya da hiç çıkmaz. Bazı cenazelerde ise, cemaatin sesi daha gür çıkar. Çünkü, İmam iyi duyulsun diye bir defa değil, soruyu üç defa sorar.
Herkesin inancı şu ki, İmamın usulen sorduğu bu soruya “iyi biliriz” diyenlerin önemli bir kısmı mevtayı ya tanımaz ya da adetten olduğu için iyi bildiğini söyler. Ortada bir gerçek var ki, o da doğruyu sadece Allah’ın bildiğidir. Ayrıca, cemaatin hepsi “iyi biliriz” dese de, kimin bu sözü kalben söylediği bilinmediği için, mevta hakkında kesin hüküm vermek mümkün olmaz.
ŞİMDİ BEN DE SORUYORUM,
“EY CEMAAT, AK PARTİ’Yİ NASIL BİLİRSİNİZ?”
Kısa adı AKP olan Adalet ve Kalkınma Parti’si Türkiye'yi oksijen çadırına soktu. AK Parti, son seçimlere kadar karşısına doğru dürüst bir alternatif parti çıkmadığı için her seçimde hem oyları, hem de malı götürmeye devam etti. Tak ki, 2015 yılında yapılan iki seçime kadar. CHP, her iki seçime de çok iyi vaatlerle hazırlandı. CHP iyi hazırlandı hazırlanmasına, ancak seçmene bir türlü güven verip ikna edemedi. Aslında, seçmen CHP'ye güvenir ama Türkiye'de ki korku imparatorluğu ve AK Parti'nin seçim stratejisi çok planlı olması seçmeni AK Parti’ye yönlendirdi.
AK Parti geçmişte olduğu gibi vatandaşa umut veren, geleceğe dönük projeler ile seçmenin önüne çıktı. Yapılanlar değil, yapılacaklar, ülkeyi götürmek istedikleri yer anlatıldı. Son seçimlerde üçüncü köprü ve havaalanı gibi büyük projeler yerine daha çok geçmişte yapılanlar ön plana çıkmıştı.
İktidar olmanın bütün nimetlerinden sonuna kadar yararlanan partililer, bu işin sonunun nereye varacağını düşünemiyorlar. Dikkat ederseniz, yapılan yolsuzluklara kanıksayan halk, artık eskisi kadar bunların üzerinde durmuyor.
Medyanın çok önemli bir kısmı, satılık kalemlerin elinde. Onlara göre Cumhurbaşkanın her sözü Peygamber buyruğu gibi. Halk, onların yaptıkları yalakalığı yolsuzluklar kadar kanıksadı.
Halk, şimdilik yargıya umut bağlasa da yargı, her yönden ve tam anlamıyla iktidar tarafından kuşatılmış durumda. Bu güne kadar tarafsızlığına inandığımız ve üzerinde hiçbir tartışmaya tanık olmadığımız Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) bile, iktidar tarafından iyice kuşatılmış durumda.
İktidar, dilediği yargı organına dilediği hakim ve savcıyı atayabiliyor. Hani yargı bağımsızlığı, hani yargı tarafsızlığı? Beğenmedikleri kararı veren hakim ve savcılar ya hemen görevden alınıyor ya da Bakanlık Müfettişleri tarafından hesaba çekiliyor.
"KÜRT AÇILIMI"
Kürt açılımın ne olduğunu da kimse anlamadı ve halen de kimse Kürt açılımını ne olduğunu bilmiyor. Herkes kendine göre bir fikir yürüttü, benzetme yaptı. İşin aslını soracak olursak, halen "Kürt açılımın" içeriği nedir bilen yok. Hükümet bu konuda gerekli hassasiyeti ve samimiyetini net bir şekilde ortaya koyamadı. Konu bilgi kirliliğinden öte gidemedi. Kürt kardeşlerimiz de bu ülkede herkes gibi aynı haklara sahip. Eksiklikleri olduğunu düşünmüyorum. Bir takım hakları olabilir, ancak bu haklar sadece Kürt vatandaşın değil. Tüm halkların hakkı vardı. Kürt kökenli vatandaşlar bu ülkede Cumhurbaşkanı,
Başbakan ve daha ötesi birçok kurumun başında en yetkili mercilerde bulundular. Eğer eksiklikleri varsa tabii ki konuşulup giderilebilir. Ancak bu konuda iktidarı da samimi bulmuyorum. "Kürt açılımı" diyorlar, içeriğini açıklamadılar. Filler tepişiyor çimenler eziliyor gibi bir hikaye yaşıyoruz, şu anda. Halkın aklı karışıyor. Popülist politikalarla oy kazanmaya çalışılıyor. İktidarın düşündüğü bu politika ülkeyi kutuplaştırdı.
BÖLÜCÜLÜĞE ÇANAK TUTTU
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, önce "Kürt sorunu" vardır dedi. Daha sonra, aklı nasıl esti ise, "Kürt sorunu" yok dedi, "Kürt kardeşlerimin sorun vardır” dedi. Aslında Erdoğan'da kimin sorunu, neyin sorunu olup, olmadığını anlayamadı. Ülke de bir sorun var ama kimin ne sorunu olduğunu da kimse anlayamadı.
Aslında ülkenin en temel sorun, Türk halkının demokratik haklar sorunudur. Bu sorun çözülmüş olsaydı, bugün bu sorunları yaşamazdık ve yazmazdık. Bu kadar şehit olmazdı. Erdoğan "Kürt açılımı" derken, işler sarpa sardı. İşte ülkemizin bir bölgesinde iç savaş var. Her gün şehit haberleri geliyor. Orada masum insanlar ölüyor.
AK Parti önce "Kürt açılımı" adıyla çok tehlikeli bir oyun oynadı. Kürt açılımı diye bir süreci başlatan AK Parti, bu süreçte hem samimiyetsiz davrandı hem de PKK'yı dağdan şehre indirdi. PKK bu süreci şehirde çok iyi değerlendirdi ve şehir yapılanmasını da çok güçlendirdi.
ÜLKEDE IRKÇILIK BAŞLADI
Bugüne kadar karşı kaldığı her türlü ihanete rağmen, ırkçılığın 'ı'sına dahi prim vermeyen bir milletin evlatları, etnik ırkçılığı 'inanç perdesi' ile gizleyen iktidar ve etnik ırkçılığı 'kimlik olarak' dayatan bölücüler tarafından sürüklendiği 'ayrışma' ortamında, 'kendini koruma' refleksine kapılıp 'ırkçılık' yapmaya zorlanıyor. Durumdan vazife çıkaracak bir
takım kişilerin, bir takım vatandaşların evlerinin kapısına 'çarpı' işareti koymayacağını kim garanti edebilir? Halk, bir gün elbet bu cenazeyi de kaldıracak. Ancak, AK Parti mevta olunca, İmamın sorusuna “İyi biliriz” desek ne yazar, “Kötü biliriz” desek ne yazar?
Kalın sağlıcakla.